Drama, Teori, Bölüm 2

Perdelerin yerleri değişkendir. Genellikle ilk perde en kısa olandır. Öykünün temel sorununun ve ana karakterlerin tanıtılmasıyla başlar ve Esas Oğlan’ın temel sorunu çözmek için verdiği kararla biter. Başka bir deyişle, ilk perdede seyirci “işte bu film şunun hakkındadır ve kimlerle başbaşa kalacağımızı böylece görmüş olduk” der. İlk perdede iç ve dış sorunlar ve karakter yapıları açısından oyun kuralına göre oynanır. Genellikle de kahraman ya da Esas Oğlan tarafından yaşanan bir ahlaki çatışma noktasıyla sona erer. High Noon’da şerif kasabaya dönüp kötü adamlarla savaşmaya karar verir. Eğer kaçmaya karar verseydi, meydan okumayı görmezden gelseydi, bir hikayenin varlığından söz edilemezdi. Yani kötü adamların savaşacak bir “iyi adam”ı olmazdı ve kahraman kendini ahlaki olarak lanetlemiş olacaktı. Birinci perdenin sonu, hikayenin sonu olacaktı. Savaş kararı, fiziki bir hareket olsun, varoluşsal bir seçim olsun her iki durumda da iç ve dış problemleri bir üst seviyeye çıkartır yani hikayeyi ikinci perdeye taşır. Fakat şerif kötü adamlarla basitçe dövüşüp hepsini öldürseydi ilk perde çok çabuk sonuçlanmış olacaktı. ilk perde üçüncü perdeye doğru dur durak vermeden ilerlemelidir. İkinci perde ise temel sorunu karmaşıklaştırmaya yarar ve karakterleri güçlendirerek, aralarındaki dramatik etkileşimi artırarak, onları değişime ya da katarsise hazırlar. Genel olarak en uzun perdedir ve filmin süresinin yaklaşık yarısını işgal eder. Üçüncü perde genel olarak kahramanın fiziki ve psikolojik olarak en düşük noktasında başlar. Tekrar High Noon’a dönecek olursak, şerif karısı ve arkadaşları tarafından terkedilmiştir, ölmeyi bekler bir halde vasiyetini hazırlamaktadır. Tam o en karanlık anda son kötü adamında da geldiğini haber veren tren düdüğü duyulur. İşte o noktada bitmiş tükenmiş kahraman, ofisinden çıkar ve ilk perdede oluşturulmuş iç ve dış sorunları çözmek için kolları sıvar. Şimdi gerçek dünya hakkında bir iki söz söyleyelim: Bu zarif yapı, dramatik çarpışmalar için mükemmel bir araç olmakla birlikte, hayatla işi bitmemiş insan ruhunun derinlikleri ile ilgili de bir dışa vurumdur. Gerçek hayata bir göz atalım:Görüldüğü gibi hayat, birbiri ardına gelen belirgin bir yapı ya da anlamdan oluşmayan garip bir şeydir. F.Scott Fitzgerald “Amerikalılar için ikinci perde yoktur” derken kısmen haklıydı. Hiç kimse için ikinci perde yoktur. Birinci ya da üçüncü perde de yoktur. Hayatın “perde”leri yoktur ve hayat bir “yapı” değildir. Hayat sadece hayattır. Hayatın kimi bölümleri yapay bir dramatik eğri oluştururken (şekildeki B bölgesi) kimi parçaları da irrasyonel ya da trajik kıvrımlar içerebilir (şekildeki A bölgesi). Sanat gerçeği taklit etmeye çalışmaz, hayatın özünü ortaya çıkarmaya, yalanların arkasındaki gerçekleri, anlamsızlığın arkasındaki anlamı, raslantının arkasındaki yapıyı bulmaya çalışır. Bu derin gerçekleri çok belli etmese de, insanların patlamış mısıra gömüldüğü anlarda bile, kahramanların zaferlerinde, daha iyi bir hayatın yollarını, yapısını ve anlamını, bize gösterebilir.

Klasik dramatik eğrinin yapıtaşı sahnedir. Otuzlu ve kırklı yıllarda tipik bir sahne beş sayfadan, yüz yirmi sayfalık bir senaryo da yirmi, yirmibeş sahneden oluşurdu. (kabaca bir senaryo sayfasının filmin bir dakikası olduğu kabul edilir). Her sahne minik bir film gibi düşünülür, her birisinin başlangıcı, ortası ve sonu olurdu. Tipik bir sahne bir problemi ortaya koymalı (mesela kötü adamların kasabaya gelmesi), karmaşıklaştırmalı (kötü adamlar dört kişidirler, acımasızdırlar ve şerifin peşindedirler) ve çözmeliydi (şerif kasabayı terketmeye karar verir). Ayrıca her sahne büyük kardeşi film ile aynı dramatik kurallara uyan kendi dramatik eğrisine sahip olurdu… Tabi, her sahnenin finali bir sonraki sahnenin problemini tetiklerdi. Her sahne birbiriyle o şekilde bağlantılı olurdu ki bir sahne çıkartılsa film tutarsızlaşırdı. Bu yapı kaçınılmaz olarak hikayenin iliştirildiği film yapısının omurgasını zamanla şu hale getirirdi:

Devam edecek…
Kaynak: Good scripts, bad scripts : learning the craft of screenwriting, Tom Pope, Three Rivers Press, New York

Bu yazı Senaryo Yazarlığı kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.