Etiket: tiyatro

  • Dünyada Kaç Türlü Hikaye Var?

    Dünyada kaç çeşit öykü vardır dersiniz?  Hani biz “zengin kız – fakir oğlan” hikayesi ya da “seri katil – polis filmi”, “Yarışma-rekabet filmi” falan deriz ya… kaç çeşit öykü olabilir böyle? Öyküleri bu şekilde tasnif ederek mümkün olan öykü tiplerini belirleme gayreti, bildiğimiz kadarıyla 16. Yüzyıla kadar gidiyor ama, en bilineni yirminci yüzyılın başında Georges…

  • O Sahnede Neler Oluyor?

    Bir oyun sırasında, bir tiyatro sahnesinde konuşan bağıran çağıran insanların birer aktör olduğunu biliriz. Dekor vesaire, tiyatrodaki hiçbir şeyin gerçek olmadığını da biliriz. Yani izlediğimiz bir oyunda aktörlerden biri çıkıp diğer bir aktörü silahıyla vursa, ne vuran gerçek bir katildir ne de vurulan gerçekten ölmüştür. Buraya kadar bir karışıklık yok. Peki sahnedeki iki aktör öpüşürse…

  • Meddah dediğin

    Meddahların geniş kültür birikimine sahip olmaları gerekirdi. Bu birikime sahip olmayan meddahlar gösterilerini kenar semtlerdeki kahvelerde veya pazarlarda yaparlardı. Anlattıkları hikayelerle toplumu alabildiğine etkileyen meddahlar usta çırak ilişkisiyle yetişirler, hikayelerini genellikle birbirlerinden öğrenirlerdi. Ustalar çıraklarına yalnızca meddahlığı kavratmakla kalmazlar aynı zamanda genel kültürlerini artıracak bilgiler verirlerdi. Bu bilgiler verilirken meddahlarda olması ve olmaması gereken özellikler…

  • Belli başlı Dramatik Yapı yaklaşımları

    Senaryo Yazarlığı konusunda yöntem araştırmaları yapan, teorik yaklaşımlar üzerinde çalışan çok sayıda batılı yazar/düşünür mevcut. Her kimi okursanız okuyun işin aslı Aristo’nun meşhur Poetika’sına dayanıyor olsa da günümüzde Structure (yapı) üzerinde belli başlı yaklaşımlar öne çıkmış durumda… Yapı derken kabaca; giriş-gelişme-sonuç’un ötesinde senaryo (ya da öykü) içindeki belli başlı noktaların tanımları, gerilim ve merak değişimleri…

  • Cyrano!

    Görür görmez paylaşmak istedim, hatırlamak, unutmamak lazım. Hem Cyrano’yu hem de Sabri Esat Siyavuşgil’i… Baladın sonunda bitiktir işin! Nev-Heves‘e teşekkürler.  

  • Kötü öykü yoktur (olmayabilir)

    Öykü anlatıcılığı işini yapan, yapmak isteyenler için kılavuz olabilecek bir cümledir: Kötü öykü yoktur. öykü anlatıcılığının değişik formları olabilir ama bir öykü anlatmak temelde aynı şeydir, basittir. Seyircinizi etkilemek istersiniz. Hayatlarında değişiklik oluşturmak derdindesinizdir. Çünkü siz de bazı öyküleri okuduğunuzda ya da izlediğinizde etkilenmiş ve hayatınızda “bir şeyler” değişmiştir. Bir öykü bir insanı ne kadar…

  • Mitoloji, Monomit ve Öykü

    Kahramanın ilk işi ikincil etkilere ait dünya sahnesinden ruhun, gerçeklerin yerleşmiş olduğu şu nedensel bölgelerine geri çekilmek ve orada güçlükleri halletmek, kendi başına onların kökünü kazımak (yani, kendi yerel kültürünün yardımcı demonlarıyla çatışmak) ve bozulmamış, dolaysız deneyimi ve C.G. Jung’un “arketipsel imgeler” dediği şeyin asimilasyonunu aşmaktır. Diyor Joseph Campbell ve devam ediyor: Düş kişiselleştirilmiş mittir,…

  • İstanbul Edebiyat Festivali’nde film gösterimi ve söyleşi: Cyrano de Bergerac!

    İstanbul Edebiyat Festivali kapsamında 6 Aralık 2011 salı günü saat 18:00‘de Sultanahmet Kızlarağası Mehmed Ağa Medresesi’nde Edmond Rostand‘ın unutulmaz eseri Cyrano de Bergerac’ın 1990 tarihli sinema versiyonunu izleyip, üzerinde konuşacağız. Filmin yönetmeni Jean Paul Rappeneau, başrollerde ise Gérard Depardieu ve Anne Brochet var. Hercule-Savinien de Cyrano de Bergerac 17.yüzyılda yaşamış fransız oyun yazarı… L’Autre Monde:…

  • Oyunculuk, inanmaktır

    Oyunculuk inanmaktır: Hayali bir karakteri doğurmaktan ibaret olan bütün sanatların en tartışılır durumlarına getirilen ne güzel bir tanımlama! Bir aktör sahnede olan biten her şeye inanabilme kabiliyetinde olmalıdır. yazılmış bütün durumlarınıza ve her hareketinize inanıyor olmanız gerekmektedir. Karakterinize tam olarak inanmalısınız ki gerçeği karakterinizin içinde nasıl bulacağınızı bu sayede bilmeli, bu hayali kişinin sizin üzerinizden…

  • Oyuncunun yüzü

    Milos Forman’ın muhteşem filmi Amadeus’ta bir sahne vardır; Antonio Salieri’nin Mozart’ı ilk kez gördüğü kraliyet daveti sahnesinde Salieri kendi kendine küçük bir oyun oynamak ister, kalabalıkta dolaşırken ve henüz Mozart ile tanıştırılmamışken acaba Mozart’ı sadece davetteki insanların yüzlerine bakarak tanıma başarısı gösterebilecek midir? Salieri o anları günah çıkartırken şöyle anlatır:  Salonu geçerken kendi kendime bir…