Bir Öykü Anlatmak

– Bir bavul istiyorum, tam bu kadar!

Öykü, kurallarla değil, ilkelerle ilgilidir.
Endişeli, deneyimsiz yazarlar kurallara boyun eğer. İsyankar, belirli bir ekole bağlı olmayan yazarlar ise kuralları yıkar. Sanatçılar biçimin efendisidir.
Öykü, formüllerle değil, ölümsüz, evrensel biçimlerle ilgilidir.
Film nerede -Hollywood, Paris ya da Hong Kong- yapılırsa yapılsın, arketipik niteliğie sahipse, küresel düzeyde sürekli bir zevk zincirleme reaksiyonunu tetikleyecek ve bu da onu bir ulusal sinemadan diğerine, kuşaktan kuşağa aktaracaktır.
Öykü, stereotiplerle değil arketiplerle ilgilidir.
Arketipik öykü evrensel bir insanlık değerini ortaya çıkartır, sonra da kendisini benzeri olmayan, kültüre özgü bir ifadenin içinde saklar. Stereotipik öykü bu modeli tersine çevirir: hem biçim hem de içerik yoksunluğunun cezasını çeker. Kendisini dar, kültüre özgü deneyimle sınırlar ve eski kendine özgü olmayan genellemelerle süsler. Stereotipik öyküler statik, arketipik öyküler ise hareket halindedir.
Öykü kestirmelerle değil, bütünlükle ilgilidir.
Pascal, bir arkadaşına uzun ve yazımı da uzun süren bir mektup yazdı, daha sonra da daha kısa olanını yazmaya vakti olmadığını belirten bir notla özür diledi. Pascal gibi, senaryo yazarları da, ekonominin anahtar olduğunu öğrenirler ki bunu öğrenmek zaman alır.
Öykü yazının gizemleriyle değil, gerçekliklerle ilgilidir.
Aristo’nun Poetika’sını yazmasından bu yana geçen 23 yüzyılda, “öykünün sırları” caddenin alt tarafındaki kütüphane kadar açık ve ortadadır. Gerçekte film için bir öykü yazmak yanıltıcı bir şekilde kolay görünür. Ancak merkeze doğru daha yakınlaştıkça, öykü çalışmasını sahne sahne yapmaya çalıştıkça, bu iş giderek güçleşir, çünkü filmde saklanacak bir yer olmadığını anlarız.
Öykü pazarı eleştirmek değil sanata hakim olmaktır.
Hiç kimse neyin satılacağını, neyin satılmayacağını, rekor kıracağını ya da fiyaskoyla sonuçlanacağını öğretemez, çünkü bunu hiç kimse bilemez. (Yazacağınız senaryounun piyasadaki haliyle ilgili olarak) olasalıklar yüzünden işkence çekmektense enerjinizi mükemmelliği yakalamak için harcayın.
Öykü izleyici açısından hor görme değil, saygıyla ilgilidir.
Yetenekli insanların kötü bir metin yazmasının bir ya da iki nedeni vardır. Ya kanıtlamak zorunda oldukları bir düşünce yüzünden körleşmişlerdir ya da ifade etmek zorunda oldukları bir duygu yüzünden zorlanmışlardır. Yetenekli insanlar iyi bir senaryo yazdıklarında genellikle sebep şudur: seyirciyi etkileme arzusu onları harekete geçirmiştir. İzleyici şaşılacak şekilde duyarlı değildir ancak karartılmış bir salona sanki ortak aklı 25 puan yükselmiş gibi oturur. Sinemaya gittiğini zaman genellikle, izlediğiniz filmden daha akıllı olduğunuzu düşünmez misiniz? İzleyicinin tepkilerini düşünmeden film yapılamaz. Öykünüzü hem kendi bakışınızı ifade edecek hem de izleyicinin arzularını karşılayacak biçimde şekillendirmelisiniz. Seyirci olmadan “yaratıcı” eylem anlamsızdır.
Öykü kopyalama değil, özgünlükle ilgilidir.
Özgünlük biçim ve içeriğin birleşmesi, özel konu tercihleri artı benzersiz bir anlatım şeklidir. İçerik (ortam, karakterler, fikirler) ve biçim (olayların seçimi ve düzenlenmesi) karşılıklı olarak birbirine ihtiyaç duyar, ilham verirler ve birbirlerini etkilerler. Olgun bir sanatçı asla dikkatleri kendi üstüne çekmez ve akıllı bir sanatçı da sadece geleneği yıkmak adına bir şey yapmaz.
(Kaynak: Story, Senaryo Yazmanın Özü, Yapısı, Tarzı ve İlkeleri, yazan Robert McKee, Plato Yayınları)


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.