08
Yazmanın yöntemi olur mu?
Olmaz olur mu?
Öncelikle yazmak, yazar olmak, senaryo yazarı olmak dışarıdan (ya da henüz başlamamış olanlar tarafından) pek doğru anlaşılmıyor sanki…
Salvador Dali gibi çılgın saç, bıyık artık her neyse, öyle bir görüntüye sahipsiniz, bohemsiniz, o kadar hassas ve duyarlısınız ki -erkekseniz tabii- bu sizi feminen kılmakta, ilham yağmuru altındasınız, ilham geldikçe kelimeler, satırlar, sayfalar yağmur gibi yağıyor, derin nefes alıp veriyor, kalbiniz pır pır atıyor, müthiş gözlemci bir insansınız, çevrenizdeki herkes bir malzeme sizin için, kuşlar böcekler falan arkadaşlarınız.
Yazar dediğin böyle olur değil mi? Hiç de değil!
Evet ilham diye bir şey var, evet duygularınız var, belki gerçekten pek çok kişinin düşünmediği ve hissetmediği şeyleri düşünüyor ve hissediyorsunuz ama yukarıdaki paragrafta resmettiğim kadar lirik, tozpembe bir manzara yok, kolay kolay olmaz da…
Nietzsche sanatçının sanat eserini üretme sürecini de kapsayacak şekilde Apollon ve Dionysos etkisi altında olduğunu söylemişti. Yunan tanrılarını işin içine karıştırmak istemiyor olabilirsiniz ama müthiş bir saptama bu! Yukarıdaki tozpembe paragraf dışarıdan bakınca sanat eserinin ortaya çıkma sürecinin sadece Dionizik olduğu yanılgısını resmediyor. Oysa sanatçılar gerçekte Dionysos gibi bohem, hassas falan oldukları kadar Apollon kadar mühendis ve hesapçı da olmak zorundalar. Şiirindeki tek bir kelime için yıllarca okumalar yapan, kafa patlatan şairlerin varlığını başka türlü açıklayamazsınız. Çünkü ilham denilen şey “geldiğinde” işe yarar halde değildir. İfade etmek demek, ilhamı yazılı-görsel, herhangi bir dile dönüştürmek demektir. İfade edilemeyen ilham/duygu var olmuş kabul edilemez. Dil dediğinizde ise mecburen beyninizin analitik gücüne başvurmak zorunda kalırsınız. Hesabı, hendesesi olmayan sanat eseri yoktur.
Heykeltraş; önünde duran mermer bloğun fiziksel özelliklerini tartıp biçmeden, çekicinin vuruş açısını, yontmak için kullandığı kazığın şeklini hesaplamadan Düşünen Adam’ı oradan çıkartabilir mi? İmkansız. Öykücü, romancı, senarist balık avına çıkar gibi sayfa bir deyip aklına estiği gibi yazmaya başlayabilir mi? Balıkçı da hangi balığın hangi havada, denizin neresinde olacağına dair hesap yapar. Bir öyküde karakterleri, olayları hesaplamadan “Mevla ne verirse” yazmaya oturulur mu? Bu kadar mı bohemdir sanatçı? Hayatının her anını aşk sarhoşu yaşayan, ilham yağmurlarında sırılsıklam olmuş bir insan mı olmalıdır? Hayır. Zaten böyle biri -varsa eğer- yazı falan yazamaz. Yazı yazmak değersiz hatta iğrenç bir şeydir. Duygular ifade edilince ölürler bu insana göre.
Hesap, hendese dediğimizde ise karşımıza bir yığın aşama çıkar. “Bilgi” adındadki kaçınılmaz bir şeyin varlığı ile karşılaşırsınız. Artık ifade etme süreci, sanatsal yaratım sürecidir ve bu bağlamda bir yöntemden bağımsız olamaz. Mazeretleri sadece vakit darlığı olan ve bu sebeple şiir yaz(a)mayan şairlerle dolu bir toplumda yaşıyoruz. Vakti olsa “hayatı romandır” böylelerinin. Zaten şiir, sanat falan bunlar hep vakti bol, tuzu kuru insanların işidir, değil mi?
Oysa gerçekte sanatçının vakti genellikle dardır. Çünkü genellikle sanatçı fakirdir. Açlıktan ölmemek için vaktini genellikle sanat dışı faaliyetlerle para kazanmaya ayırmak zorundadır. O halde yönteme ihtiyacı olan kişidir sanatçı. Tıpkı bir heykeltraşın çok iyi malzeme bilgisine, insan-hayvan ya da nesnelere ait anatomik, morfolojik bilgilere sahip olması gerektiği gibi öykü-roman-senaryo yazarı da yazma işinin tekniklerine vakıf olmalıdır. Bir yazar adayı, az bir çabayla bu konuda ne çok yaklaşım ve teknik bilgi olduğunu görebilir. Bir sanat eseri (bilgi + yöntem) sayesinde ortaya çıkar.
Malesef yöntem, mühendislik bir konudur, şairane değildir. İlhama her an açık olup da bir mühendis gibi yöntem üzere davranış ve tutum içinde olmayı başarabilen sanatçılar, ilhamlarının ve yöntemlerinin gücü yeterse ortaya gerçek ve “bir şekilde” takdir edilecek sanat eserleri ortaya koyabilirler.
Yönteme ihtiyacınız olmadığını, kendinize has bir yoğurt yiyişiniz olduğunu düşünüyorsanız “yiğit” olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız.
hocam bir şey sormak istiyorum uzun bir dönem dizisi senaryosu yazıyorum.. fakat sahne aralarına gerçek görüntülerde eklemek istiyorum video yada resimler gibi ona tam olarak ne ad denir ? sahne aralarına sıkıştırılmış gerçek resim ve videolarına
Yeni bir sahne açıp sahne başlığı olarak Arşiv, Arşiv Görüntüleri kullabilirsiniz. Spesifik olarak arşivden bir görüntü seçmişseniz tanımlayıcı bir isim verebilirsiniz. Mesela “İngiliz Kralı Edward’ın Dolmabahçe’de tekneden inişi” gibi…
hocam tam anlamadım peki bu arşivi senaryo devamında kullanamazmıyız yani illa yeni bir sahne açmamız şartmı ?
Film ekibinin çektiği görüntüler olmayıp farklı bir kaynaktan görüntü almayı planlıyorsanız, bu senaryo üzerinde yeni bir sahne anlamına gelir. Arşiv görüntülerine yeni bir sahne açmazsanız, arşiv ile çekim yapılacak görüntüler kağıt üstünde iç içe girer ve karışabilir. Bu istenmeyen bir durum olur.
hocam cevaplarınız için çok teşekkür ederim son olarak dönem dizimin 1.sezonu bitti.. fakat 10 sene önce yayında olmuş türk dizisine %60 konu olarak benziyor fakat mekan karakterler ve tabiki senaryo değişik.. bu sorun olurmu acaba ?
Buna bir yorum yapamam. Her iki işi de görmek lazım. Sorun yaparsa, önceki dizinin yapımcıları yapabilir.
Hocam Senaryonun Devamında Sevdiğim Müzikler Var Favorim olan Parçalar.. Onlar için yeni Bir Sayfa Mı açmalıyım Yoksa Senaryonun Yanına Direk Eklemem Mi Lazım ?
hocam yaxdığım senaryodan birkaç sayfa göndersem bir yorum yapabilirmisiniz
http://www.gokhanyorgancigil.com/?page_id=2232