Senaryo Nasıl Yazılır – 2

BİR ŞEMPANZE ŞEKSPİR OLABİLİR Mİ?

Bir şempanze, üzerinde 50 tuşu olan bir daktilo ile bir odada baş başa kalsa ve tabii ki daktilonun tuşlarına rastgele dokunmaya başlasa; söz gelimi Şekspir’in Hamlet’ini yazma ihtimali ne olur? Pek muhtemel gibi görünmüyor değil mi? Düşünce deneyimizi şöyle değiştirelim o halde: Sonsuz bir ömre sahip bir şempanzeye aynı işlem için sonsuz bir zaman versek ortaya bir Hamlet çıkarması mümkün olur mu? Evet ise, bunun için ne kadar zaman gerekir?

Shall I compare thee to a summer’s day?

Sonsuz ömre ve bir daktiloya sahip şempanze kurmacası aslında ne kadar büyük olursa olsun sonlu bir sayı ile sonsuzluk kavramı arasındaki farkı anlamak niyetiyle oluşturulmuş istatistik ve olasılık teorileri üzerine matematiksel bir düşünce deneyi. Deney sonucunda şempanzenin bir Hamlet (ya da başka herhangi bir klasik eseri) oluşturabilme ihtimalinin mümkün olduğu matematiksel olarak ispatlanıyor. Biraz uzun zaman gerekiyor tabii. Örneğin bilgisayarla yapılan bir simülasyonda sanal bir şempanzenin

VALENTINE. Cease toIdor:eFLP0FRjWK78aXzVOwm)-‘;8.t

yazısını üretebilmek için 42.162.500.000 milyar milyar maymun yılı boyunca çalışması gerekmiş. Bu yazının ilk 19 karakteri Şekspir’in Veronalı İki Centilmen oyununda yer alıyor. Tek bir cümle için durum böyle. Bütün bir Hamlet için ise evrendeki bütün parçacıkların sayısından çok çok daha fazla seneler geçmesi gerekeceği ortaya çıkıyor.

Sonsuz maymun teoremi adı verilen bu düşünce deneyi sonsuzluk ve olasılıklar konulu pek çok tartışmanın bir parçası… Daktilosu olan bir şempanzenin bir Şekspir olabilme ihtimali pek makul bir olasılık olmasa da sıfır değil. Ne var ki göz ardı edilmemesi gereken önemli bir nokta var:

Söz konusu şempanze ortaya bir Hamlet çıkarsa da, bunu bilinçli olarak yani bir anlam ya da duygu oluşturmak gayesiyle yapmıyor. Tuşlara rastgele dokunmasının sonucu kazara bir eser ortaya çıkarmış oluyor. Örneğin:

Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.
(18. Sone – Çeviri: Talat Sait Halman)

Gereken tuşlara gereken sırayla basabilse ve 18.sone’yi yazabilse de ne içerdiği duygudan bir nasibi olacak ne de okuyucusunda böyle bir duygu oluşturma niyeti olacak.

Demek istediğim o ki, basit iki kelimeyi bile bir araya getirebilen bir yazar, sonsuzluklar evreni içinde çok değerli bir eylemde bulunmaktadır. Bazı duygu ve düşüncelerin kuşaklar boyunca hissedilmesi böylesi değerli çabaların sonucudur. Hissetmek ve düşünmek insana özgü çok değerli yetenekler olduğu gibi bunları aktarabilmek de yine insana özgüdür ve çok değerlidir. Her yazarın, özellikle de yazar adaylarının hatırlamasında fayda var. O tuşlara dokunun ve güzel kelimeler dökülsün klavyenizden. Gerçek ortaya çıksın. Duygular paylaşılsın.

ANLATI NEDİR?

Senaryo’nun bir anlatı türü ve biçimi olduğunu tekrar hatırlayalım ve anlatı için genel bir tanımlama vermeye çalışalım.

Anlatı: Her ne biçimde olursa olsun (sözel, yazılı, görsel), ister gerçek ister hayali, birbirleriyle ilişkili olayların belirli bir düzen içinde aktarılmasına, rapor edilmesine, anlatılmasına anlatı denir. Biz anlatı kelimesini latin dilleri kökenli narrare, narrativus, narratif, narrative kelimelerinin karşılığı olarak kullanacağız. Anlatı, yapısal ve tematik kategorilere ayrılabilir;

  • Yaratıcı kurmaca dışı, biyografi, gazetecilik, şiir ve tarih yazımı gibi kurmaca olmayan anlatılar.
  • Anekdot, mit, efsane ve tarihsel kurmaca gibi kurmacalaştırılmış tarihsel olaylar;
  • Düzyazı edebiyat, azı şiirler, kısa hikayeler, romanlar ve anlatısal şiir ve şarkılar, kimi oyunlar ve kayıtlı ya da kaydedilmeyen performanslar gibi kurmaca anlatılar.

Anlatı pek çok biçimde de olabilir, mesela konuşma, edebiyat, tiyatro, müzik ve şarkı, çizgi roman, gazetecilik, film, televizyon, video (internet üzerindeki videolar da dahil), radyo, oyunlar (çocukların oynadıkları saklambaç vs, yetişkinlerin oynadıkları satranç, iskambil ya da konusu olan herhangi bir oyun) ve değişik performanslar. Ve aynı şekilde resim sanatı örnekleri, heykel, çizimler, fotoğrafçılık modern görsel sanatlar bir şekilde anlatı özellikleri taşıyor olabilirler. Öte yandan sözel anlatılar da hayatın içinde önemli yer kaplar. Masallar, dedikodu ve dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan halkaların sözel kültürlerinin parçası olan anlatılar.

ANLATININ ÖNEMİ

Neden bunları bu yazıya dahil ediyorum? Çünkü konumuz yazmak ise asıl iş anlatıyı anlamaktır. Anlatı insansız olamayacağı gibi insan da anlatısız olamaz. Belki bu son cümlenin ilk yarısı için bazı denemeler yapabiliriz ama ikinci yarısı için peşin hükümlü olabiliriz. Klavyenin tuşlarına rastgele dokunan bir şempanze olmadığımıza göre, anlatı, insanı anlamak için (kendimizi anlamak için) elimizdeki en büyük araçtır. Bu kadar açık ve net. Lütfen yazma işini hafife almayın. Çok emek vermeyi hak edecek kadar önemlidir. Matematik kadar, bilim kadar (belki daha da fazla), insanlık tarihini şekillendiren bir insanlık durumudur. Örneğin Aydınlanma, batı dünyası için bir tanım ve aidiyet oluşturan, aklın hakimiyetini temsil eden, büyük bir anlatıdır. Galileo’nun dünya yine de dönüyor demesi bu büyük anlatıyı oluşturan nispeten minör anlatılardan biridir. Bu büyük anlatı kitleler tarafından kabul görür, bir çeşit aidiyet yaratır ve yaygınlaştırılmaya çalışılır. Örneğin Cengiz Han anlatısı Moğolistan’da farklıdır, yakıp yıktığı topraklarda farklı… Cengiz Han ile ilgili bütün tarihsel yazım eylemleri de farklı farklı da olsalar bir büyük anlatı ailesine dahil olmak zorundadırlar. Böylece anlatı, toplumları/milletleri yaratan unsurlardan en önemlisi oluverir. Kurtuluş Savaşı, teması düşmanı denize dökmek olan bir Türkiye Cumhuriyeti anlatısıdır. Buna karşın Megali Idea da bir başka anlatıdır. Her anlatı, olaylar kadar kahramanlara da ihtiyaç duyar. Daha doğru ifadesi ise şöyledir:

Bir anlatının var olması için iki ana unsur var olmalıdır. İnsan ve olay(lar).

Demek oluyor ki insanın doğasını ve olayların doğasını anlamak kalıcı ve etkili bir anlatı kurabilmenin en temel gerekliliğidir. Kalıcı, başarılı ve etkili bir anlatı kurabilmek için anlatıdaki insanların ve olayların düzenlenişi hakkında eksiksiz bir bakış açısı geliştirebilmeliyiz. Bir şempanze uzun yıllar uğraşsa da sizin gibi yazamaz. Eh, boşuna demiyoruz: İyi bir yazar olma yolculuğu ile iyi bir insan olma yolculuğu aslında aynı şeydir.

Devamı haftaya.
Görüş ve önerileriniz için yorum seçeneğini kullanınız. Yorumlar yayınlanmadan önce yazar tarafından denetlenmektedir.

Bu yazı Senaryo Yazarlığı kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Senaryo Nasıl Yazılır – 2 için 6 cevap

  1. Erman der ki:

    “Bir anlatının var olması için iki ana unsur var olmalıdır. İnsan ve olay(lar).”

    Olay dediğiniz şey aynı zamanda karakterin eylemi mi? Yani olay ve eylem aynı şey mi?

    • Gökhan der ki:

      Önümüzdeki yazılarda ayrıntılı olarak üzerinde duracağız. Olay, tanım gereği eylemden daha kapsamlıdır. İçinde insanların (yani karakterlerin) olduğu ama eylem olmayan olaylar da anlatı oluşturabilir. Örneğin deprem. Eylem insana ait değildir. Depremde yerinden kıpırdamayan (eylemsiz) bir karakter de anlatı oluşturur demek istiyorum. Ama deprem bir olaydır ve insanla bir araya gelince anlatı haline gelebilir. Hiç bir karakterin olmadığı bir yerde bir deprem olmuş (Örneğin Jüpiter’in uydularından birinde). Bu bir anlatı oluşturmaz.

  2. Ufuk Yurtbil der ki:

    Merhaba Gökhan Ağabey,

    Senin kadar konunun teknik boyutuna hakim olamasam da, Murat Gülsoy’un Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık isimli kitabından aldığım notlara kendi düşüncelerimi de ekleyip kurmaca üzerine bir şeyler karalamaya çalıştım. Senin anlatı yazı dizinde değindiğin/değineceğin konularla ilgili farklı bir okuma arayanlar okumak isteyebilir diye burada paylaşmak istedim. Umarım konuya bir katkısı olur.

    http://duslerdengercege.com/2016/06/23/buyubozumu-yaratici-yazarlik-notlarim-1-bolum/

    http://duslerdengercege.com/2016/07/13/buyubozumu-yaratici-yazarlik-notlarim-2-bolum/

    http://duslerdengercege.com/2016/08/26/buyubozumu-yaratici-yazarlik-notlarim-3-bolum/

    Sevgiler,

  3. Zeynep der ki:

    Öncelikle teşekkür ederim Gökhan Bey.Cok uzun zamandır yazma hayalleri kuran eline her geçen kağıda aklına gelenleri yazıp yığınla hikaye özeti yazan ama ‘acaba becerebilir miyim? ‘ korkusuyla ve… galiba yine bir sürü bahane sıralayacakken vazgeçtim .Bunu çok istememe rağmen korkularımdan dolayı bunca zamandır ertelediğim işin başına oturdum .Size rastladığım için kendimi şanslı hissediyorum .Toystory animasyon filminin senaryosunu ararken o yazının içinde sizinle ilgili bir alıntıyla isminize denk geldim .Yorumun başını uzun tuttuğum için özür dilerim. ? Umarım diğer yorumlar gibi benim yorumumu da görüp okuyup cevap verirsiniz.İzninizle bir iki sorum olacak:

    1-Yazılmış senaryo örneklerini okumaya çalışıyorum google’da bulduklarımı, açıkçası çok bir şey anlamıyorum ?Zaman kaybı mı olur onları okumak, okumak mı gerekir ?

    2-Teknik olarak hiçbir bilgim yok,eğitimim yok.Mesleğı öğretmenlik olan ve senaryo yazarı olmayı çok isteyen biriyim.Senaryo kursları ile ilgili bilginiz varsa yardımcı olursanız çok sevinirim.Özellikle tanınmış ünlü senaristlerinde online veya yüz yüze ücretli eğitim verdiklerini görüyoruz sosyal medyada.Bu anlamda sorum şu: O eğitim sonucunda kursiyerlere fırsat veriliyor mu, hani senaryoyu yazmak kadar bunu birilerine okutmakta bi o kadar zor olduğu için en azından o şekilde şansımız olabilir mi? İmkan bulurda kurs alma şansımız olursa boşa zaman ,para israfı mı olur?

    • Gökhan der ki:

      Senaryo örnekleri okumak faydalı olur. Senaryo yazarlığı hakkında bir kültürünüz olması çok önemli. Senaryo seyirci okusun diye yazılmadığı için daha çok teknik bir metindir. Bu sayede senaryo yazarlığı da adeta kullanma kılavuzu yazmak gibidir. Filmi çekecek insanlara öykünün çekilme kılavuzunu yazmış olacaksınız.
      Diğer sorunuza gelince, bir yazar çok iyi bir senaryo yazmış olabilir. Ama kimseyi tanımıyorsa senaryosunu satmak ya da hayata geçmesini sağlamak çok zor olur. Bunun yolu çevre edinmektir. Senaryo kursları çevre edinmenize yarayabilir. Hocalarınız olur, arkadaşlarınız olur. Çevre edinmek için bir başlangıç olabilir ama yeterli olur diyemem. İyi yazılmış bir senaryo kendini belli eder, sadece insanların bu senaryoya ulaşması gerek. Çevreniz olmazsa doğal olarak bunu yapamazsınız.

Erman için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.