… Oğlanla kız hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Uçurumdan aşağı bakınca gözleri kararıyor, irkiliyorlardı. Bu durumda ihtiyar kadının söyledikleri kulaklarına girer miydi hiç! Nehrin dalgaları çağıl çağıl, uğul uğul akıyordu.
Çopur Topal Nine çocuklara:
– Haydi yavrularım, son bir defa kucaklaşıp vedalaşın, dedi. Böyle derken ikisini birden kolayca itebilsin diye kollarını sıvıyordu. Konuşmaya devam etti: Beni bağışlayın sevgili yavrularım… Ee, ne yapalım, kaderiniz böyleymiş… Bilesiniz ki, isteyerek yapmıyorum bu işi… Ama sizin iyiliğiniz için böylesi…
İhtiyar kadın cümlesini bitirmeden yanıbaşlarında bir ses duyuldu:
– Bekle ey ulu bilge kadın! Bu günahsız yavruların canına kıyma!
Topal Çopur Nine ardına baktı ve gözlerine inanamadı. Şaşakalmıştı. Çünkü orada durup konuşan bir ana maral idi. Hüzün dolu kocaman gözleriyle sitemli sitemli bakıyordu ona. Süt gibi beyazdı. Karnının altı ise yavru deveninki gibi saçak saçak boz yünlerle kaplıydı.
– Sen de kimsin? Niçin insanların diliyle konuşuyorsun? dedi Topal Çopur Nine.
– Ben Ana Maral’ım. Maralların anası. İnsanların diliyle konuşmasam ne dediğimi anlamaz, beni dinlemezsin. …
Beyaz Gemi’den. Cengiz Aytmatov.
Bir yanıt yazın