Tuti ile Karga

Bir tuti ile bir kargayı kafese koydular. Tuti, karganın çirkinliğine bakmaktan azap duyuyor söyleniyordu:

“Bu ne iğrenç yüz, bu ne berbat kılık, ne lanet manzara, ne biçimsiz ahlak! Ne olurdu ey ayrılık kargası(*), seninle benim aramda batıyla doğunun uzaklığı bulunsaydı!”

Cahilden bilgin ne kadar nefret ederse, cahil de bilginden yüz misli ürker...
Cahilden bilgin ne kadar nefret ederse, cahil de bilginden yüz misli ürker…

Daha da tuhafı şu ki, karga da tutinin komşuluğu yüzünden canından bezmişti. Lahavle çekerek feleğin dönüşünden inliyor, hayıflana hayıflana ellerini oğuşturuyordu.

“Bu ne ters kader” diyordu. “Ne alçak talih, ne dönek zaman! Benim şansıma layık olan şey, kendim gibi bir karga ile bir bağ duvarının üzerinde salınarak, cilveli cilveli yürümekti… Ne günah ettim de, buna karşılık, felek beni, böylesine kendini beğenmiş, cinsi bozuk, herzevekil bir ahmağın yanında, şu bela tuzağına düşürdü?”

Bu temsili şunu bilmen için getirdim: Cahilden bilgin ne kadar nefret ederse, cahil de bilginden yüz misli ürker…

(*) Ayrılık kargası: Alaca kargayı Arabistan’da uğursuz bilirlermiş. Mesela yola çıkacakları zaman bu kuşun sağ tarafa uçtuğunu görürlerse yolculuğu uğurlu, sol tarafa uçtuğunu görürlerse uğursuz sayarlarmış.

Sadi’den… Gülistan, çev. Hikmet İlaydın, basım tarihi 1974.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.