Tarla Kuşuydu Juliet


Ephraim Kishon‘un Tarla Kuşuydu Juliet adlı oyununu yıllar önce TRT’de izlemiş ve çok etkilenmiştim. Belki de TRT’nin siyah beyaz olduğu dönemlerdeydi. Romeo rolünde Çetin Tekindor, Juliet Rolünde Ayten Gökçer ve Shakespeare rolünde İstemi Betil. Yıllar sonra Şehir Tiyatroları’nda aynı oyunu, tabii ki farklı oyuncularla, izlemek oldukça hoş oldu, tavsiye ediyorum.

Ephraim Kishon
Ephraim Kishon

“Ben yazar değilim, sadece bir şakacıyım, ne zaman ölürseniz o zaman yazar olursunuz” diyen Ephraim Kishon, 1924 yılında Macaristan’da yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve 2005 yılında öldü. Tarla Kuşuydu Juliet, orijinal adıyla “Oh, Oh Juliet!” yazarın ülkemizde en iyi bilinen eseri.  Yazımızda bahsettiğimiz bir yazarın fikir kaynaklarından 14 numaralı madde, bu tiyatro eserinin çıkış noktası. Shakespeare’in ölümsüz eseri Romeo ve Juliet’in son sahnesinde Romeo ve Juliet, bir zamanlama hatasına kurban gitmeyip birbirlerine canlı kanlı olarak kavuşabilselerdi ne olurdu? Bu temel düşüncenin “What if …?” yani “Peki ya …?” kalıbıyla üretildiği aşikar. Senaryo ve öykü yazarları buradan kendilerine düşen payı çıkartadursunlar, Kishon’un oyununda bu fikir kalıbından fazlası olduğunu da söylemek yanlış olmaz.

Açıkcası Kishon’un oyunu, “modern olanın klasikten aldığı intikam” başlığını da taşıyabilirdi. Shakespeare’in ardından sanayi devrimi atlatmış, onun da arkasından iki dünya savaşı ve üstüne sos niyetine 60’ların çılgınca özgürlüklerini yaşamış bir dünyada yazıldı Tarla Kuşuydu Juliet. (1972) Evlenip ihtiyarlamış işleri güçleri birbirlerini yemek olan, semiz bir çifte dönüşen Romeo ve Juliet, evliliğin aşkı öldürdüğü fikrini tartışırken aslında klasik dünyaya duyulan nefretin sözcülüğünü yapıyorlar. Aklı şeyinde duyarsız Romeo; Romeo’dan önce Tybalt ve Benvolio dahil herkesle ilişkisi olmuş, kaşar bir Juliet var karşımızda.

(Capulet’lerin meyve bahçesi. Romeo ve Juliet pencerede görülürler)

Ürkek kulaklarının az önce işittiği, tarlakuşunun değil, bülbülün sesiydi.
Ürkek kulaklarının az önce işittiği, tarlakuşunun değil, bülbülün sesiydi.

JULIET:
Gidecek misin?
Gün henüz yakın değil.
Ürkek kulaklarının az önce işittiği,
Tarlakuşunun değil, bülbülün sesiydi.
Her gece öter şu nar ağacında,
Sevgilim, inan bana bülbüldü o

ROMEO:
Bülbül değil, inan bana tarlakuşuydu o;
Sabahın habercisi…
Bak, sevgilim şu hain ışıklar,
Nasıl da süslüyor dantel gibi,
Doğudaki haşin bulutları.
Sönmüş gecenin kandilleri ve neşeli gün,
Parmak uçlarına basarak bekliyor tepelerde.
Ya gidip yaşamalı ya da gidip ölmeliyim.

William Shakespeare
William Shakespeare

Shakespeare’in oyununun beşinci perdesinin açılışındaki, iki sevgilinin ayrılmadan önce yaptıkları bu konuşma, Kishon’a meşhur çiftin evlilikleri sonrası bir kavga için bahane oluyor. Tarlakuşu muydu öten yoksa bülbül mü? Görünürdeki komedi, klasik aşıkları için bir trajediye dönüşüyor. Sahneye derin dondurucu içinden fırlayıp manzum konuşmaya çabalayan Shakespeare’e, Romeo tarafından konuşmasına kelime olarak uygun düşsün diye “vantilatör” suflesinin verilmesiyle seyirci gülmekten yıkılıyor ama klasik edebiyat sessizce gözyaşı döküyor. Evlilik, aşk, lirizm… Bunları yokedip yerlerine “shake it up, baby” mi demeli?

Doğulu ya da batılı farketmez, MTV çağında kolu kanadı kırılmış görünse de: Klasik her zaman yaşamaya devam edecektir. Kimbilir; aynı Romeo ve Juliet’i Baz Luhrmann’ın orijinal diyaloglara sadık kalarak uyarlaması bu iddiaya bir kanıt olabilir. Klasik; form değiştirir ama ölmez.

Bütün bu eleştirilerin Kishon ve oyunu üzerine olduğunu belirtip, Engin Alkan ve ekibini tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum. İyi bir iş çıkarmışlar. Özellikle Shakespeare rolünde Çağlar Çorumlu ve Lükretia rolünde Murat Bavli’yi ayakta alkışladım.

Baz Luhrmanndan Romeo ve Juliet
Baz Luhrmann'dan Romeo ve Juliet

Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.