Yapımcılar ve Senaryo Yazarları İçin İlan Panosu

Senaryolarını yapımcılara ve yönetmenlere duyurmak isteyen Senaryo Yazarları!

Projenizi tanıtın. Kısa ve öz. Sanki senaryonuz film olmuş ve seyirciyi sinemaya çekmek istiyormuşsunuz gibi!

İyi bir senaryo arayan Yapımcılar ve Yönetmenler!

Sesini duyurmak isteyen ama ne yapacağını bilemeyen o kadar çok yetenekli yazar var ki tahmin bile edemezsiniz. Siz onlara ulşamıyorsunuz, onlar da size. O halde sayfayı aşağı doğru kaydırın! İlginizi çeken bir hikaye varsa yazarına ulaşmak için bana yazın: yorgancigil@gmail.com

Bir projeniz var ve yetenekli yazarlar mı arıyorsunuz? İlan verin yazarlarınız sizi bulsun.

Kurallar:

1- Tanıtım metinleri boşluklar dahil 1200 vuruşu geçmemeli. (Anladığım kadarıyla bu dünyanın en zor işi. Çoğu gönderi sahibi burayı ya okumuyor ya da okusa da umursamıyor. 1200 vuruştan fazla gönderileri yayınlamama kuralını kaldırıyorum. Oysa bu projenizin erişilebilirliğini artırmaya yarayan bir kural ve sizin işinize yarayacak(tı)… Kafanıza göre takılabilirsiniz. 21 ocak 2019 GY)
2- İletişim bilgilerinizi aynı yorum/gönderiye dahil edin (Bize ayrıca gönderirseniz yayınlamayacağız, yapımcı bize ulaştığında kendisine ileteceğiz)
3- Sadece projenizle ilgili tanıtım metni yayınlanacaktır. Proje dışı gönderiler geçersiz kabul edilip silinir.
4- Ücret vs. bilgisi gönderilere yazılamaz. Yapımcı sizinle iletişim kurduktan sonra karşılıklı konuşup anlaşırsınız. Bu ilan panosu üzerinde projeyle ilgili pazarlık yapılamaz.
5- Proje gönderinize projenizin türünü, formatını, tahmini süresini yazınız. (Örnek: Komedi, Sinema Filmi, yaklaşık 100dk)
6- Şiddet, ayrımcılık, hakaret vs. içeren proje yorum/gönderileriniz yayınlanmaz.
7- Gönderilere ait bütün yasal sorumluluk yazarlarına aittir.

İlanlar yapımcılarla buluşturulduğunda bir komisyon ücreti olacak mı?

Hayır. Türk sineması ve TV dünyasına bir fayda üretmek istiyoruz. Eğer projeniz film/dizi olursa hatırlanmak isteriz. Size kalmış.

Senaryo tanıtımlarımızı yapımcılar gerçekten okuyacak mı?

Evet okuyacaklar.

Örnek Tanıtım Gönderisi:

Film anlatımı beyazperde.com’dan alınmıştır

Tavsiyeler

  • Projenizle ilgili sürprizleri bozmayacak şekilde ilgi çekici bir tanıtım hazırlamalısınız. Bunun için gazetelerin TV, sinema sayfalarındaki film tanıtımı metinlerini örnek alabilirsiniz.
  • Projenizle ilgili halka açık bir gönderi yapmaktasınız. Fikrinizi ne kadar açacağınızı iyi düşünün. Öte yandan gönderi yapmadan önce senaryonuzu ya da en azından sinopsisinizi kendi adınıza bir şekilde tescil ettirmiş olsanız iyi olur.

Bu yazı Film Yapımı kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yapımcılar ve Senaryo Yazarları İçin İlan Panosu için 175 cevap

  1. bülent özüduru der ki:

    PİSİKOPAT

    Ormanın içinden geçip kısa yoldan caddeye çıkmak istiyordum .Ormana daldım ve yürümeye başladım .Sonbaharın son günleriydi ve ağaçların tüm yaprakları adeta bir renk cümbüşüydü.O güzelim toprak renkleri,tütün renkleri,yeşilin türlü çeşitli renkleri sarmaş dolaş etrafımdaki ağaçların dallarını doldurmuş,yetmemiş,yerlere de aynı renklerle bir halı dokumuşlardı.O r enklerden gözlerimi alamıyordum ki ayağım bir şeye takıldı ve yere düştüm.Üstümü başımı toparlayıp ayağa kalkınca çarptığım şeyin çırılçıplak bir kadın cesedi olduğunu gördüm.Ceset diyorum çünkü boğazından kan aktığını görüyordum.Yine de emin olmak için nabzını yokladım.Bileğini tuttuğumda cinayetin yeni işlendiğini düşündüm çünkü vücudu hala sıcacıktı.Üzerinde bir tek çamaşır parçası bile yoktu genç kadının fakat bacak arasına baktığımda büyük bir olasılıkla tecavüz edildiğini düşündüm.İnsan bu kadar güzel bir kadını neden öldürür ki ? Kaçır kadını,götür evine,istediğin kadar seviş.Neden öldürüyorsun!!
    Hiç kimseye zarar vermeyen bir adam olan benim gibi bir adamın nasıl böyle bir şey düşünebildiğine kendim de şaştım .Elim otomatikman ağzıma gitti. Sessiz bir çığlık attım.Kendimden korktum.Yapar mıydım ben böyle bir şey ? Yok canım ,daha neler !
    Hemen polise haber vermeliyim .Elimi cebime attığımda uyur gezerliğim aklıma geldi.Bu işi ben yapmış olabilir miyim !! Çünkü uyurken ya da uykuda gezerken yaptığım hiçbir şeyi hatırlamam ki ben.Yani uykumda beni düzseler bile hatırlamayacağım !! Yok canım, daha neler , o zaman herhalde uyanırdım.Ben yaptıysam polisler eminim ki beni bulacaklardır.Sperm örneklerinden beni hemen enselerler.Olmasa bile kızın tırnak aralarında deri izi kalmıştır.
    Ne kadar da güzel bir yüzü var kızın.Memeleri hala dimdik.Hala daha sıcak.Üzerini örtmeli miyim acaba ?Çekip gitsem. Gazetelerden sonucu öğrensem !! Ben telefon etsem polise,jandarmaya,bir yerlere !!.Belki de suçsuzumdur !Belki sevgilisi öldürmüştür bu kızı !Kesin öyle olmuştur çünkü bu kız yalnız başına neden bu ormana gelsin ki ! Sevişmeye geldiler sonra kızı öldürdü adam ve kaçtı.Belki de kız orospudur.Sevişecek yer bulamayınca ormana geldiler sonra para konusunda anlaşamadılar.Olacak iş değil ama olur mu olur !! Bu zamanda orospuluk da zor meslek .
    Sarışın bir kız.Beyaz tenli.Boyu sanırım1.70 var.Çok güzel bir kız.Neden orospuluk yapsın ki. ?
    Ayakkabılarına bakıyorum.Topuklu,kırmızı ayakkabılar. Pahalı cinsinden . Biri yan dönmüş,diğeri çamura bulanmış .Çanta falan göremiyorum etrafta.Kız belki de yakındaki şu okulda öğretmenlik yapıyordu.Olamaz mı ? İçimden yükselen panik atak bana ‘kaçsana’ diyordu.Ben ne halt etmeye kaçmıyordum ki !!
    Yağmur başladı !Sırası mıydı şimdi bu yağmurun ? Gitmeliyim.Kaybolmalıyım yeryüzünden.Ruhumun yedi kat derinliklerinin en dibindeki mağaralara saklanmalıyım . Ayağa kalktım.Arkama bakmadan kaçtım oradan.Kızı orada yalnız başına ,ölmüş ve ıslanmış bir halde bıraktım .Polisi arama cesaretini bulamadım kendimde .Nasıl olsa cinayet işlediğim ortaya çıkacak ve gelip beni tutuklayacaklar diye günlerdir evden dışarı çıkmıyorum.Şimdiden hapishanedeyim bir çeşit .
    Günler sonra ana akım medyada küçük haberler şeklinde geçtiler bu vukuatı.Eski kocasıymış kızı öldüren.Tecavüz falan da edilmemişmiş kızcağıza.Eski koca ‘gel barışalım’demişmiş,kız da’hayır,istemiyorum ben seni artık’demişmiş. Eski koca da,görünen o ki ‘ya benimsin,ya toprağınsın ‘demiş.Burası kesin .
    Pek ala,pek güzel de ben neden bu kadar korku çektim.Benim uyur gezerliğim bitti mi ki acaba !Bilmiyorum çünkü yalnız yaşayan bir adamım.Benimle yatan ve geceleri kalkıp dolaştığımı bilecek ve bana bildirecek veya geceleri dolaşmamı engelleyecek,beni koruyacak,kollayacak,bana sevgi verecek,beni sarmalayacak biri,birileri yok yanımda benim.Ben yalnız bir adamım . Ve genelde sabahları evimde uyanmış buluyorum kendimi.Yani sokaklarda veya herhangi bir kapı aralığında , bir korulukta falan uyansam,o zaman endişelenmem için bir neden olacak . Belki de benim aslında uyur gezerliğimin yanısıra bir de unutma hastalığım vardır. Böyle bir unutma hastalığına yakalanmış ve neye yakalandığımı unutmuşumdur !
    Çalışmıyorum da.İşe falan gitmek yok günlük planlarımda.Para kazanma kaygım da yok çünkü zaten bitiremeyeceğim kadar para kaldı bana aile yadigarı olarak.Ailemi de nasıl kaybettiğimi hiç ama hiç hatırlamıyorum.Eminim annem,babam biricik oğulları olan beni çok seviyorlardı.Beni başka bir sevgiye muhtaç birakmayacak kadar çok seviyorlardı .Ben onların sevgisisyle sarmalanmıştım.Mutluydum.
    HATIRLAMIYORUM ELBETTE FAKAT HERHALDE VE KESİNLİKLE MUTLUYMUŞUMDUR!
    Ve de her halukarda ‘ yapılacak en akıllıca şey,endişelenmemek ’ diyorum ama sanki,beynimin ta derinlerinden bir şey bana sinyaller gönderiyor.Bir zamanlar evli olduğuma ve karımı çok sevdiğime dair !! Ayrılık acısı nedeniyle acaba diyorum bazı sinir kliniklerinde tedavi görmek falan mı oldu geçmişimde ,ne oldu bana,bir hatırlasam.Haleti ruhiyem yerlerde sürünüyor .
    Eski kocayı da bir türlü bulamıyorlarmış .
    Kim bilir ,belki de diyorum,eski koca yurt dışında bir plastik ameliyat falan,sonra yurt içinde yeni bir kimlik satın alma,bol rüşvet dağıtma olaylarına karışmış olabilir mi ki bu adamı bir türlü bulamadılar ? Yer yarıldı da içine mi girdi bu adam.Muhtarlıkta kaydı kuydu falan yok mudur bu adamın.Geçenlerde bir muhtar öldürülmüş müydü ne, ama bunun benim endişelerimle ne ilgisi var ki şimdi.Kafam dağınık,konuları bir türlü toparlayamıyorum .
    Çoktan beri herhangi bir kadın yok hayatımda.Korkuyorum onlardan çünkü beni çok üzdüler . İçimde bir zamanlar mutlu olduğuma dair belli belirsiz bir hissiyat var amma mutluluk denen şeyin ne olduğunu bile çoktan unutmuşumdur herhalde.Fakat yine de aklımın bir yerlerinde, karşı yakada,orada,uzakta bir yerde ,sisler arasında ,kısa pantolonlu bir çocuk bana el sallıyor olabilir mi !
    Başka belirsiz bir hayalim de sanki evimin kapısında beni birileri,bir sarışın kadın, karşılıyormuş da ,ben yaklaşınca boynuma sarılıyormuş. ! İçimi acıtan,beni yalnızlığa sürükleyen bir sürü kurşuni gri görüntüler . O nedenle hayatıma bir kadın sokmuyorum.Belki de bu benim hüsnü kuruntum.Belki de onlar benim hayatıma girmemek için ellerinden geleni yapıyorlardır !Kim bilebilir ! Bu bakımdan bir ara, yani eskiden günü birlik kadınlarla birlikte oluyordum ama dedim ya bazı konularda alay mevzusu oluyordum.Özellikle yatay durumlarda.
    Fakat artık bu duruma bir çare bulacağım.Evime yeni bir hatun gelecek.Gelmeli.Bir erkeğin bir sürü ihtiyacı oluyor.Üstelik fabrikası bu modellerin çok sessiz olduklarını,bırakın alay etmeyi,herhangi bir konuda tek bir soru bile sormadıkları gibi her türlü pozisyona da geldiğini,getirilebildiğini garantisini veriyor..Ben fabrikanın yalancısıyım.
    Yok,yok . Belki de bu düşüncemden vaz geçmeliyim . Çünkü benim duygularım var.Paylaşmak istediğim ve fakat içimde kalan,içimde kaldıkça çok yakıcı,yıkıcı hale gelen , benden başka kimsenin umursamadığı duygular bunlar . Bir gün sanki bir meyhane mi ,bar mı şimdi tam hatırlamıyorum birisi benim bu arzularımla dalga mı ne geçmişti . Allah’tan çok sakin bir adamım.Yine de tam hatırlıyamıyorum ama sanki geçmiş zaman işte,birisi beni nedense kızdırmıştı da,onun, bir köşede beyzbol sopasıyla sanki kafasına vurmuş gibiyim ama bunlar çok aldatıcı hisler.Bir türlü emin olamıyorum bu durumdan.
    Neyse,artık yeni bir yıla giriyoruz.Temizlikçi kadın hep’hayırlara vesile olsun inşallah’deyip duruyordu,evde temizlik yaparken .O’nu da bodrumdan alıp,bir çöp tenekesine atsam iyi olacak bence .
    Bu yıl başka bir temizlikçi bulacağım nasılsa .

    HİKAYE VE SENARYO : BÜLENT ÖZÜDURU
    FORMAT : SİNEMA FİLMİ
    SÜRESİ : 90 DK.
    TÜRÜ : PSİKOLOJİK-KORKU-GERİLİM

  2. bülent özüduru der ki:

    Bülent Özüduru diyor ki;

    İstanbulda bir adam hastanede ölüm döşeğindedir.
    Böbrek yetmezliği nedeniyle hastanede yatmaktadır. Yapılan tüm aramalara rağmen onun hayatını kurtaracak uygun böbrek bulunamamış,fakat yapılan ikinci bir taramada yakınları içinden birinin,kızkardeşinin böbreğinin,onu kurtarabilecek bir böbrek olduğu ortaya çıkmıştır.
    Çıkmıştır çıkmasına ama kız kardeş 6-7 yaşlarında iki ufak çocuğu olduğu için,nakil sırasında bir aksilik olur da ölürse,kendi çocuklarına kim bakacak diye endişelenmekte ve böbreğini abisine vermek istememektedir.
    Kız kardeşin kocası karısının ölme ihtimalinin yanı sıra,tek böbrekle kalacağı için, yaşam kalitesinin düşeceğini,sınırlanacağını düşünmekte ve ne söyleyeceğini bilemediği için de kararı karısına bırakmış görünmekte !Bu arada adamın bir metresi olduğunu da söyleyelim.
    Ölüm döşeğindeki abi çok zengindir.Evlidir ama çocukları olmamıştır.Fakat o kız kardeşini böbreğini kendisine vermesi konusunda zorlamak istememektedir.Çünkü kız kardeşini çok sevmektedir.Zaten anne baba trafik kazasında öldüklerinden kız kardeşini o büyütmüştür.Anne ve babasının öğütleri,’kız kardeşin sana emanet oğlum ‘ lafı,hep aklında olan bir şeydir.
    Zengin adamın karısı,yani görümce, kocasını çok sevmekte ve kız kardeşe böbreğini kocasına bağışlamadığı için çok kızmakta.’Kocam ölürse ne sana ne kocana,ne de çocuklarına zırnık koklatmam şırfıntı’demektedir.Şırfıntı demesinin nedeni aynı okulda okumuş oldukları için görümcesinin ne naneler yediğini çok iyi bilmesinden kaynaklanmaktadır.Çünkü o naneleri birlikte yemişlerdir !
    Bu durum , dayılarını çok seven evin küçük çocuklarını da etkilemekte ve ‘keşke biz böbreklerimizi dayımıza verebilseydik’ feryatlarına neden olmaktadır.Öyle ki bu feryatlar babalarının tepesini attırmaktadır
    Velhasıl ARMAĞAN AİLESİ ve YEDİVEREN AİLESİ bu beklenmedik hastalık nedeniyle kendilerini çok üzücü bir durum içinde bulumuşlerdır.
    Nasıl çıkacaklardır bu işin içinden ?
    Bu mücadele sırasında İnsanlık nerede kalacak ?
    Hep birlikte göreceğiz.

    HİKAYE VE SENARYO : BÜLENT ÖZÜDURU
    FORMAT : TV DİZİSİ – HER BÖLÜM 45 DAK
    TÜR : DRAM
    SENARYO İSMİ : ÖNCE CAN

  3. bülent özüduru der ki:

    Bülent Özüduru diyor ki ;

    KÜÇÜK GELİN FERİDE

    Küçük kızı yaşlı ve zengin bir adama vermek istemektedir ailesi.Adamın parası çok.O nedenle,adam her yaştan kızı haremine katabileceğini zannediyor.Hiç bir ahlak kuralını umursamayan bir adam.Adam Sübyancını teki .Adam köyün ağası!
    Küçük kızın ailesi çok fakir bir aile.O kadar ki yoksulluk iliklerine işlemiş,her türlü teklife açık bir aile.Kısacası küçük,güzel kızlarını bu dama vermeye teşne bir aile.Yoksulluğun gözü kör olsun!
    Adam,dedik ya çok zengin.Çok da kalabalık bir ailesi var.Hem çok kardeşli,hem çok karılı,hem çok çocuklu bir adam.Dediğim dedik,çaldığım düdük bir adam.O ne derse o !Ağanın sözünün üstüne söz olur mu heç !
    Bu everme işine tek karşı çıkan insan evladı,küçük kızın kendisi ve onun ‘yaşlı cadı’denilen ninesidir!Nine’ye yaşlı cadı denmesinin nedeni gerçekten çok yaşlı olmasıdır.Köyün diğer yaşlıların dediğine göre Cadı Nine Nuh Nebi’den kalma bir kadınmış !O kadar yaşlı yani !
    Cadı Nine bir Şaman’dır!Kızdığında,kızdırıldığında isminin hakkını veren,haksızların canına okuyan bir Nine !Köyün sağaltıcısıdır aynı zamanda.Sevilir ve saylırken artık pulları dökülmüş,bir kenara itilmiş,unutulmuştur.Bir tek sevgilisi,bir tek uğraşı canı,ciğeri,sevgili torunu Feride’dir.
    Yaşlandığı için sözünün dinlenmediğini bilmekte.Çok yakında öleceğini de bilmekte !O nedenle dağarcığında ne varsa çok küçük yaşlardan beri,ninesini çok seven,onun odasında onunla beraber yatan,kalkan, ve şimdi artık 12 yaşına gelmiş olan bu küçük torununa aktarmıştır.Küçük Feride de Ninesinin ona aktadığı binlerce yılın bilgisini bir sünger gibiymişçesine içine çekmiş,gerektiğinde Ninesi yerine köydeki hastalar o bakmış,onları iyileştirmiştir.
    Oyun oynamak varken.Okula gitmek varken Ağa’nın karılarından biri olmayı istememektedir.
    Bir sabah Feride’nin gelin gitmesini istemeyen tek kişi olan Cadı Nine Hak’kın rahmetine kavuşur.Ailenin önünde Feride’yi evermek için bir tek engel kalmıştır.O da Feride’nin İlk Okul öğretmeni Ayten Öğretmendir.
    Feride’nin ailesi Yaşlı Nine’nin yasını, matemini bile tutmadan,küçük kızlarının ağlamalarına aldırmadan üç gün sonra küçük Feride’yi imam nikahıyla,üç karılı,altı çocuklu Abdi Ağa’ya nikahlarlar.Karıları yaşlı,çocukları da eşek kadar çocuklardır. Anası o gün koluna bir bohça verip Feride’yi Ağa’nın büyük avlulu evine göndermek istediğinde Feride kapıya gelen köy Muhtarından öğretmeni Ayten Hanımın kaçırıldığını,Jandarmanın iz sürmeye başladığını öğrenir.
    Küçük Emine Konağın büyük kapısına geldiğinde kapıda Ağa’nın yanından aırmadığı dev cüsseli Kangal dişlerini göstererek havlamaya başlar.Feride onu iplemez ve elini ona doğru uzatır.İşaret parmağını kaldırıp,parmağın ucunu yere doğru eğer! Havlamakta olan koca Kangal birden havlamayı keser ve kuyruğunu arka bacaklarının arasına sıkıştırarak yere çöker.Başını ön bacaklarının arasına koyar.Koca Kangal bir anda pisi kediye dönüşmüştür!
    Konağın hizmetkarları koşarak onu karşılarlar.İçlerinden sadece Kangalı her daim besleyen Osman Dede Kangal’ın bu kedileşmiş haline dikkat ve hayret eder.
    Feride avludan içeri girdiğinde Abdi Ağa yukarıdan konağa gelen küçük kıza bakmakta ve yalanmaktadır!
    Feride buz gibi gözlerini kaldırıp Ağa’ya bakar.
    Sonra kendisine yardımcı olmaya çalışan hizmetlilere dönüp :’Vakit varken konağı terk edin’der.
    Feride konağın iç kapısına doğru yürümeye başladığında konağın üzerinde kara bulutlar toplanmaya başlamıştır bile.

    HİKAYE VE SENARYO : BÜLENT ÖZÜDURU
    FORMAT : SİNEMA FİLMİ
    SÜRESİ : 90 DAKİKA
    TÜR : KORKU-GERİLİM-FANTASTİK

  4. bülent özüduru der ki:

    Bülent Özüduru diyor ki ;
    PİSİKOPAT

    Ormanın içinden geçip kısa yoldan caddeye çıkmak istiyordum .Ormana daldım ve yürümeye başladım .Sonbaharın son günleriydi ve ağaçların tüm yaprakları adeta bir renk cümbüşüydü.O güzelim toprak renkleri,tütün renkleri,yeşilin türlü çeşitli renkleri sarmaş dolaş etrafımdaki ağaçların dallarını doldurmuş,yetmemiş,yerlere de aynı renklerle bir halı dokumuşlardı.O r enklerden gözlerimi alamıyordum ki ayağım bir şeye takıldı ve yere düştüm.Üstümü başımı toparlayıp ayağa kalkınca çarptığım şeyin çırılçıplak bir kadın cesedi olduğunu gördüm.Ceset diyorum çünkü boğazından kan aktığını görüyordum.Yine de emin olmak için nabzını yokladım.Bileğini tuttuğumda cinayetin yeni işlendiğini düşündüm çünkü vücudu hala sıcacıktı.Üzerinde bir tek çamaşır parçası bile yoktu genç kadının fakat bacak arasına baktığımda büyük bir olasılıkla tecavüz edildiğini düşündüm.İnsan bu kadar güzel bir kadını neden öldürür ki ? Kaçır kadını,götür evine,istediğin kadar seviş.Neden öldürüyorsun!!
    Hiç kimseye zarar vermeyen bir adam olan benim gibi bir adamın nasıl böyle bir şey düşünebildiğine kendim de şaştım .Elim otomatikman ağzıma gitti. Sessiz bir çığlık attım.Kendimden korktum.Yapar mıydım ben böyle bir şey ? Yok canım ,daha neler !
    Hemen polise haber vermeliyim .Elimi cebime attığımda uyur gezerliğim aklıma geldi.Bu işi ben yapmış olabilir miyim !! Çünkü uyurken ya da uykuda gezerken yaptığım hiçbir şeyi hatırlamam ki ben.Yani uykumda beni düzseler bile hatırlamayacağım !! Yok canım, daha neler , o zaman herhalde uyanırdım.Ben yaptıysam polisler eminim ki beni bulacaklardır.Sperm örneklerinden beni hemen enselerler.Olmasa bile kızın tırnak aralarında deri izi kalmıştır.
    Ne kadar da güzel bir yüzü var kızın.Memeleri hala dimdik.Hala daha sıcak.Üzerini örtmeli miyim acaba ?Çekip gitsem. Gazetelerden sonucu öğrensem !! Ben telefon etsem polise,jandarmaya,bir yerlere !!.Belki de suçsuzumdur !Belki sevgilisi öldürmüştür bu kızı !Kesin öyle olmuştur çünkü bu kız yalnız başına neden bu ormana gelsin ki ! Sevişmeye geldiler sonra kızı öldürdü adam ve kaçtı.Belki de kız orospudur.Sevişecek yer bulamayınca ormana geldiler sonra para konusunda anlaşamadılar.Olacak iş değil ama olur mu olur !! Bu zamanda orospuluk da zor meslek .
    Sarışın bir kız.Beyaz tenli.Boyu sanırım1.70 var.Çok güzel bir kız.Neden orospuluk yapsın ki. ?
    Ayakkabılarına bakıyorum.Topuklu,kırmızı ayakkabılar. Pahalı cinsinden . Biri yan dönmüş,diğeri çamura bulanmış .Çanta falan göremiyorum etrafta.Kız belki de yakındaki şu okulda öğretmenlik yapıyordu.Olamaz mı ? İçimden yükselen panik atak bana ‘kaçsana’ diyordu.Ben ne halt etmeye kaçmıyordum ki !!
    Yağmur başladı !Sırası mıydı şimdi bu yağmurun ? Gitmeliyim.Kaybolmalıyım yeryüzünden.Ruhumun yedi kat derinliklerinin en dibindeki mağaralara saklanmalıyım . Ayağa kalktım.Arkama bakmadan kaçtım oradan.Kızı orada yalnız başına ,ölmüş ve ıslanmış bir halde bıraktım .Polisi arama cesaretini bulamadım kendimde .Nasıl olsa cinayet işlediğim ortaya çıkacak ve gelip beni tutuklayacaklar diye günlerdir evden dışarı çıkmıyorum.Şimdiden hapishanedeyim bir çeşit .
    Günler sonra ana akım medyada küçük haberler şeklinde geçtiler bu vukuatı.Eski kocasıymış kızı öldüren.Tecavüz falan da edilmemişmiş kızcağıza.Eski koca ‘gel barışalım’demişmiş,kız da’hayır,istemiyorum ben seni artık’demişmiş. Eski koca da,görünen o ki ‘ya benimsin,ya toprağınsın ‘demiş.Burası kesin .
    Pek ala,pek güzel de ben neden bu kadar korku çektim.Benim uyur gezerliğim bitti mi ki acaba !Bilmiyorum çünkü yalnız yaşayan bir adamım.Benimle yatan ve geceleri kalkıp dolaştığımı bilecek ve bana bildirecek veya geceleri dolaşmamı engelleyecek,beni koruyacak,kollayacak,bana sevgi verecek,beni sarmalayacak biri,birileri yok yanımda benim.Ben yalnız bir adamım . Ve genelde sabahları evimde uyanmış buluyorum kendimi.Yani sokaklarda veya herhangi bir kapı aralığında , bir korulukta falan uyansam,o zaman endişelenmem için bir neden olacak . Belki de benim aslında uyur gezerliğimin yanısıra bir de unutma hastalığım vardır. Böyle bir unutma hastalığına yakalanmış ve neye yakalandığımı unutmuşumdur !
    Çalışmıyorum da.İşe falan gitmek yok günlük planlarımda.Para kazanma kaygım da yok çünkü zaten bitiremeyeceğim kadar para kaldı bana aile yadigarı olarak.Ailemi de nasıl kaybettiğimi hiç ama hiç hatırlamıyorum.Eminim annem,babam biricik oğulları olan beni çok seviyorlardı.Beni başka bir sevgiye muhtaç birakmayacak kadar çok seviyorlardı .Ben onların sevgisisyle sarmalanmıştım.Mutluydum.
    HATIRLAMIYORUM ELBETTE FAKAT HERHALDE VE KESİNLİKLE MUTLUYMUŞUMDUR!
    Ve de her halukarda ‘ yapılacak en akıllıca şey,endişelenmemek ’ diyorum ama sanki,beynimin ta derinlerinden bir şey bana sinyaller gönderiyor.Bir zamanlar evli olduğuma ve karımı çok sevdiğime dair !! Ayrılık acısı nedeniyle acaba diyorum bazı sinir kliniklerinde tedavi görmek falan mı oldu geçmişimde ,ne oldu bana,bir hatırlasam.Haleti ruhiyem yerlerde sürünüyor .
    Eski kocayı da bir türlü bulamıyorlarmış!
    Kim bilir ,belki de diyorum,eski koca yurt dışında bir plastik ameliyat falan,sonra yurt içinde yeni bir kimlik satın alma,bol rüşvet dağıtma olaylarına karışmış olabilir mi ki bu adamı bir türlü bulamadılar ? Yer yarıldı da içine mi girdi bu adam.Muhtarlıkta kaydı kuydu falan yok mudur bu adamın.Geçenlerde bir muhtar öldürülmüş müydü ne, ama bunun benim endişelerimle ne ilgisi var ki şimdi.Kafam dağınık,konuları bir türlü toparlayamıyorum .
    Çoktan beri herhangi bir kadın yok hayatımda.Korkuyorum onlardan çünkü beni çok üzdüler . İçimde bir zamanlar mutlu olduğuma dair belli belirsiz bir hissiyat var amma mutluluk denen şeyin ne olduğunu bile çoktan unutmuşumdur herhalde.Fakat yine de aklımın bir yerlerinde, karşı yakada,orada,uzakta bir yerde ,sisler arasında ,kısa pantolonlu bir çocuk bana el sallıyor olabilir mi !
    Başka belirsiz bir hayalim de sanki evimin kapısında beni birileri,bir sarışın kadın, karşılıyormuş da ,ben yaklaşınca boynuma sarılıyormuş. ! İçimi acıtan,beni yalnızlığa sürükleyen bir sürü kurşuni gri görüntüler . O nedenle hayatıma bir kadın sokmuyorum.Belki de bu benim hüsnü kuruntum.Belki de onlar benim hayatıma girmemek için ellerinden geleni yapıyorlardır !Kim bilebilir ! Bu bakımdan bir ara, yani eskiden günü birlik kadınlarla birlikte oluyordum ama dedim ya bazı konularda alay mevzusu oluyordum.Özellikle yatay durumlarda.
    Fakat artık bu duruma bir çare bulacağım.Evime yeni bir hatun gelecek.Gelmeli.Bir erkeğin bir sürü ihtiyacı oluyor.Üstelik fabrikası bu modellerin çok sessiz olduklarını,bırakın alay etmeyi,herhangi bir konuda tek bir soru bile sormadıkları gibi her türlü pozisyona da geldiğini,getirilebildiğini garantisini veriyor..Ben fabrikanın yalancısıyım.
    Yok,yok . Belki de bu düşüncemden vaz geçmeliyim . Çünkü benim duygularım var.Paylaşmak istediğim ve fakat içimde kalan,içimde kaldıkça çok yakıcı,yıkıcı hale gelen , benden başka kimsenin umursamadığı duygular bunlar . Bir gün sanki bir meyhane mi ,bar mı şimdi tam hatırlamıyorum birisi benim bu arzularımla dalga mı ne geçmişti . Allah’tan çok sakin bir adamım.Yine de tam hatırlıyamıyorum ama sanki geçmiş zaman işte,birisi beni nedense kızdırmıştı da,onun, bir köşede beyzbol sopasıyla sanki kafasına vurmuş gibiyim ama bunlar çok aldatıcı hisler.Bir türlü emin olamıyorum bu durumdan.
    Neyse,artık yeni bir yıla giriyoruz.Temizlikçi kadın hep’hayırlara vesile olsun inşallah’deyip duruyordu,evde temizlik yaparken .O’nu da bodrumdan alıp,bir çöp tenekesine atsam iyi olacak bence .
    Bu yıl başka bir temizlikçi bulacağım nasılsa .
    HİKAYE VE SENARYO : BÜLENT ÖZÜDURU
    FORMAT : SİNEMA FİLMİ
    SÜRESİ : 90 DK.
    TÜRÜ : PSİKOLOJİK-KORKU-GERİLİM

  5. bülent özüduru der ki:

    Bülent Özüduru diyor ki;
    ÖNCE CAN
    İstanbulda bir adam hastanede ölüm döşeğindedir.
    Böbrek yetmezliği nedeniyle hastanede yatmaktadır. Yapılan tüm aramalara rağmen onun hayatını kurtaracak uygun böbrek bulunamamış,fakat yapılan ikinci bir taramada yakınları içinden birinin,kız kardeşinin böbreğinin,onu kurtarabilecek bir organ olduğu ortaya çıkmıştır.
    Çıkmıştır çıkmasına ama kız kardeş 6-7 yaşlarında iki ufak çocuğu olduğu için,nakil sırasında bir aksilik olur da ölürse,kendi çocuklarına kim bakacak diye endişelenmekte ve böbreğini abisine vermek istememektedir.
    Kız kardeşin kocası karısının ölme ihtimalinin yanı sıra,tek böbrekle kalacağı için, yaşam kalitesinin düşeceğini,sınırlanacağını düşünmekte ve ne söyleyeceğini bilemediği için de kararı karısına bırakmış görünmekte !Bu arada adamın bir metresi olduğunu da söyleyelim.
    Ölüm döşeğindeki abi çok zengindir.Evlidir ama çocukları olmamıştır.Fakat o kız kardeşini böbreğini kendisine vermesi konusunda zorlamak istememektedir.Çünkü kız kardeşini çok sevmektedir.Zaten anne baba trafik kazasında öldüklerinden kız kardeşini o büyütmüştür.Anne ve babasının öğütleri,’kız kardeşin sana emanet oğlum ‘ lafı,hep aklında olan bir şeydir.
    Zengin adamın karısı,yani görümce, kocasını çok sevmekte ve kız kardeşe böbreğini kocasına bağışlamadığı için çok kızmakta.’Kocam ölürse ne sana ne kocana,ne de çocuklarına zırnık koklatmam şırfıntı’demektedir.Şırfıntı demesinin nedeni aynı okulda okumuş oldukları için görümcesinin ne naneler yediğini çok iyi bilmesinden kaynaklanmaktadır.Çünkü o naneleri birlikte yemişlerdir !
    Bu durum , dayılarını çok seven evin küçük çocuklarını da etkilemekte ve ‘keşke biz böbreklerimizi dayımıza verebilseydik’ feryatlarına neden olmaktadır.
    Velhasıl ARMAĞAN AİLESİ ve YEDİVEREN AİLESİ bu beklenmedik hastalık nedeniyle kendilerini çok üzücü bir durumun içinde bulurlar.
    Nasıl çıkacaklardır bu işin içinden ?Ne yapacaklar ?
    Bu mücadele sırasında İnsanlık nerede kalacak ?
    Hep birlikte göreceğiz.

    HİKAYE VE SENARYO :BÜLENT ÖZÜDURU
    FORMAT : TV DİZİSİ
    TÜR : DRAM
    SÜRE :HER BÖLÜM 45 DAK.

  6. Muhammed KÖSEK der ki:

    hayata karşı asi bir adamın, zoraki geçen günlerinin bitmeyen monoton temposu ansızın değişmiş; hiç ummadığı anda kendini bambaşka bir yerde bulmuştu. Geldiği yerde yaşayanlar onun hiç alışkın olmadığı görünümde ve yeteneklerdeydi. Heyecanlı ve gizem dolu bir maceranın anahtarını onun eline tutuşturanın kim olduğu bilinmezken, o kendini kıran kırana bir savaşın ortasında bulmuştu. Türk fantastik roman türünün özgün ve heyecan dolu örneği olan eserim bir seri halinde yazılmış olup, evrensel duygu ve değerlere temas etmektedir. İyinin ve kötünün sürükleyici macerasını roman olarak basmayı düşünürken, aynı zamanda film sektörüne senaryo haline dönüştürebileceğimi belirtmek istiyorum.

    Tür:Fantastik
    Konu:Aşk&Savaş
    Yazar:Muhammed KÖSEK
    Format: Sinema Filmi

  7. Emir can AYŞİN der ki:

    Henüz 22 yaşında uzay ve astronomi bölümünü okuyan Yıldız için hayatın zorlukları 2 yıl önce başlar. Gerçekleşen bir trafik kazasında annesini ve iki kardeşini kaybeder. Babası Ferhat ise tekerlekli sandalyeye bağlı kalır. Üstelik babası Ferhatın sağır ve dilsiz olması Yıldızı daha çok etkiler. Uzaya ve yıldızlara olan merakından üniversitesini bırakmak istemeyen Yıldız artık babasına bakmak zorunda kalır. Yıldız ailesinin yıllardır tanıdığı yardımsever kadın Haticeden yardım ister. Bakıcı Hatice Hanım Yıldızı kırmayarak kendisinin üniversite ders zamanında babasına bakmayı kabul eder. Hatice Hanim onlarla çok iyi ilgilenir ve her konuda yardım eder. Yıldızın 3 yıl içinde okulda yaşadığı birincilikler ve yaptığı harika projeler ile adını Avrupalı bazı devletler ve Amerika’da duyurması Yıldız için gurur verici bir durumdur. Aylar içinde yaptığı bir proje sonucunda Amerika’nın üst düzey şirketi olan NASA’dan teklif gelir. Hayallerine giden yolda belkide ilk büyük adımı atmak istesede tekerlekli sandalyeye bağlı olan babasını tek bırakamayacağını bilir. Bu konuyu bakıcı olan Hatice Hanım ile görüşür ve Hatice Hanım hayallerini gerçekleştirmesini için babasına bakması konusunda söz verir. Yıldız için tek bir şey kaldı o da babasından alınacak izin. Babası ile kağıda yazılan yazıyla konuşmaya çalışır babasının pek fazla istememesi dolayı araya Hatice Hanın girer ve ısrarı sonucu izin alınır. Bir hafta sonra gidecek olan Yıldız çok heyecanlanır ve sevinir. Bakıcı Hatice Hanım ile konuştukdan sonra bakıcı çıkıp evine doğru yol aldığı sırada araba çarpar ses mutfakta su içmekte olan Yıldıza kadar gelir telaşlanıp dışarı çıkar ve yolda Hatice Hanımı haraketsiz bir şekilde görür. Ağlar,üzülür ve titreyerek 112 ambulansı arar fakat her şey için çok geç çünkü Hatice Hanım çoktan ölmüştür. Hayallerinin peşinden gitmek isteyen fakat babasını bırakmak istemeyen Yıldız yurtdışına babasıyla birlikte gitme kararı alır. Babası Ferhat kızının yıldızları çok sevdiğini bilir ve orada işinin yoğunluğundan dolayi kendisiyle meşgul olamayacağını düşünür ve her geçen gün daha çok üzülür. Amerikada aylar geçer ve babanın korkusu gerçekleşir. Kızı Yıldız iş yoğunluğundan dolayı babasıyla artık doğru dürüst konuşamaz ve ilgilenemez duruma gelir. Babası kızının bu durumuna çok üzülür ve kahrolur. Haftalar sonra babası hastalanır hastaneye kızı götüremez şirkette çalışan tercümen götürür. Hastanede kanser olduğunu ögrenir ve kızından saklar. Hastalığın ileri evreleri gelir baba yataklara düşer fakat kızı hâlâ iş yoğunluğundan tam olarak ilgilenemez baba her gun daha kötü olur. Bir gun kızı sevinçler içinde babasının yanına gelir. Yarın saat 05.25 de uzaya çıkacağını söyler. Baba sevinmiş gibi yapar. Yarın olur. Sabah babasından haber gelir ve hemen hastaneye gider. Babasının son saatleri olduğunu ikisi de bilir. Babası göz hareketleriyle birer kağıt ve kalem ister. Son sözleri olarak bunları yazar ” YERYÜZÜNDE DE YILDIZ VAR , AYNAYA BAK” ve baba vefat eder. Kızı çok üzülür ve babasının vefatının sebebi olarak kendisini suçlar. 05.25 uzaya çıkma saati değil memlekete dönme saati olur.

  8. Ümmühan YAŞAR der ki:

    Kayıp Halkanın Sırrı
    Tür: Fantastik bilim kurgu,gizem,dram
    Yazar:Ümmühan YAŞAR

    Yazar, başından geçen gizemli olayları okuyucusuyla paylaşmaktadır.Yazar yaşlı bir kadını tesadüfen kaldırımda baygın vaziyette bulur hastaneye kaldırır fakat daha sonra hastane odasında bırakır ve mutsuz şekilde Bodrum’a geri döner. Çünkü yayınevlerinden beklediği ilgiyi görmez.Doktor hemşire ve hastalar kadını çok sever ve sahip çıkarlar.Yaşlı kadına daha sonra devlet sahip çıkar ve onu bir huzur evine yatırır. Yaşlı kadın orada da çok sevilir. Fakat huzur evi müdürü kadından şüphelenir.
    Yazar ise bir türlü istediği eseri yazamamaktadır. Üstelik çok sevdiği ruh eşine kavuşamamaktadır. Bütün sıkıntılarını çözecek güç yaşlı kadındır fakat yazar bunu bilmez. Fakat yazarın kader döngüsü değişmek üzeredir ve yaşlı kadın onu kendisine doğru çağırır.Yazar başlarda bununla mücadele etmeye çalışır fakat daha sonra pes eder.
    İstanbul’a doğru yolculuk yapmaya karar verir. Yolculuk esnasında rüyasında gerilim ve gizemli olaylar görür bilmediği şey aslında bu olayların gerçekte yaşandığıdır. Yaşlı kadın düşündüğü kişi değildir.Yazarın gizemli bir şekilde tanıştığı yaşlı kadının sırları vardır.
    carpe-diem1977@windowslive.com

  9. Azra der ki:

    Kişinin senaryosu kendine özgün olması gerekmez mi ,üstelik ne malum ki beğendiğim senaryo ya ekleme yapıp daha etkileyici bir kurgu çıkarmayacağımm ne malum . 😉
    Bu yüzden kişisel paylaşımlar için daha hususi bir alan yaratabilirsiniz.Çünkü her yazarın ve senaristin kutsal bir emeği vardır.Bu emeğe saygı olarak senaristler hususi bir mailden de gönderebilirler.
    Özgün düşüncem.Teşekkürler.

    • Arslan Yıldız der ki:

      Azra hanımın dediğine bende katılıyorum ve ayrıca aleni bir şekilde hikayelerin paylaşılması da iyi niyetli bir düşünce fakat kötü niyetliler içinde muazzam bir ekmek kapısı:)) Bence sağlıklı olan sistem; Senarist mail adresini yayınlasın, yapımcıda bir zahmet maile yazıp, doğrudan iletişim kurulsun. Kaldı ki, aynı dili konuştuğumuz yapımcılarla yüz yüzeyken bile iletişim kuramazken (Ahbap çavuş ilişkisi ne yazık ki) bu alanda bu imkansız ama çabanızı ve niyetinizi de alkışlıyor ve saygılar sunuyorum.

    • gamze der ki:

      bende azra hanıma katılıyorum ya buradaki senaryolarımızı çalan olursa mail üzerinden yada daha güvenilir bir adresten ulaşabilsek daha sağlıklı olur.

  10. Selahattin Tomar der ki:

    Gördüğü şiddet nedeniyle karnında 2 aylık bebeğiyle kocasını terk edip memleketine dönen Fatoş, annesinden kalan butiği işleterek geri kalan hayatını işitme engelli kızı Çiçek’e adamıştır. Düzenli olarak muayeneye gittiği doktoru her defasında Çiçek’i, işaret dili kullanan engelliler için tahsis edilen Sessiz adaya gönderilmesinin daha doğru olacağını teklif etmektedir. Bütün ailesini kaybeden Fatoş kızını da kaybetme korkusuyla şiddetle bu teklifi reddetmekle beraber her defasında kızını elinden alacakları korkusu daha da artmaktadır. Sinirleri oldukça gerilen Fatoş muayenehaneyi hızlıca terk edip hızlı adımlarla evine doğru yürürken geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybeder. Etrafındakilerin üzgün bakışları arasında annesinin başında hüngür hüngür ağlayan Çiçek’i artık bambaşka bir hayat ve sürprizler beklemektedir…

    Format: Sinema filmi
    Konu: Adalet ve eşitlik
    Tür: Drama
    Yazar: Selahattin Tomar

  11. Selahattin Tomar der ki:

    Umarım burayı gerçekten okuyan yapımcılar vardır 🙂

  12. Busra der ki:

    Bir kaç senaryo fikrim var, bir senarist degilim ancak fikirlerimin sağlam olduğunu biliyorum. Ama gel gör ki bir türlü yazmaya başlayamıyorum. Zamani vardır deyip erteliyorum. Bir gün yazacağım ve filmi yapılacak eminim. 🙂

  13. ibrahim der ki:

    ÖLÜRÜM DE YAŞAMAM

    Ruhlar dünyasında suç işleyen ruhlar cezalarını çekmek için yeryüzüne gönderilir, cezaları bittiğinde ölürler ve ruhlar dünyasına geri dönerler. Mahkemede suçlu bulunan ancak suçsuz olduğunu savunan bir ruh en ağır cezalardan biri olan insan olmayla cezalandırılır ve 96 yıllığına yeryüzüne gönderilir. Ancak ruh 96 yıl beklemeyecek ve intihar ederek dünya hapishanesinden kaçmayı planlayacaktır. Ne var ki kahramanımız anne rahminden başlayarak doğup büyüyene kadar defalarca intiharı denese de başarılı olamaz ve bir türlü ölemez. 25 yaşına geldiğinde âşık olur. Bu sırada ruhlar dünyasında suçsuz olduğu anlaşılmıştır ve ölüm meleği kahramanımızın canını almak için dünyaya gönderilir. Aşk; kahramanımızın ölmek ve yaşamak arasındaki tercihlerini birkaç kez değiştirirken bu tercihler kaderini de değiştirecektir.

    Yazan: İbrahim TAŞKIN
    Tür: Fantastik komedi
    Macera Formatı: Sinema Filmi
    Süre: 100 Dk.

  14. Arzu Dinçer der ki:

    Tık $
    (Snopsis)

    Kreşti, zorunlu eğitimdi, liseydi derken kendisinin rahat yaşayacağı vaadiyle yönlendirildiği mühendislik eğitimini de tamamlayan Deha Can, iş çalışma hayatına geldiğinde büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Zira ofis boy ondan biraz eksik ücret almaktadır.

    Deha Can, “Hayatımı planlarken nerede yanlış yaptık?” analizleri için, bilgisayardan inceleme yaparken reklam olarak açılan bir videoyla şaşkına uğrar.

    Adam sade ve sadece bilgisayar oyunu oynayıp, bol bol da davudi bir sesle konuşmaktadır ve izlenme sayısı milyonları bulmuştur. “Tık”la kazanılan paralar konusunda bilgilere ulaştığında bir karar verir: O da internet fenomeni olacaktır.
    İlk videosunda; Bakım yapıp, sokaktan kaptığı kediyle ilgilenip, bilgisayarda online oyun oynadıktan sonra mutfakta yemek pişirip, eritmek için de spor yapar.

    Hevesle yükleme yaptıktan sonra tıklama sayısının artışını takip etmeye başlar. Yüzlü rakamlara ulaştığında gittikçe mantığı kenara koyan videolar hazırlar. Sayı daha hızla yükselir. Mantığı unuttuğunda ise ilk reklam parasını kazanmıştır.

    Ve formatını bir çocuk oyununa çevirir “İsim, Şehir, Hayvan, Bitki, Eşya, Ünlü”.

    O artık videolarının fan videolarına bile para kazandıran Ve oyunda “Ünlü” hanesine ismi yazılan kendisinden çok uzak bir internet “Ün”lüsüdür.

    Öykü ve senaryo: Arzu DİNÇER
    HEDEF KİTLE : Toplum
    İSİM : Tık Dolar
    TÜR : Uzun, kurmaca film.
    SÜRE :110 Dakika
    FORMAT : Kurmaca, High Definatinon, HDV, 16:9, Renkli, Stereo, Sözlü
    TEMEL FİKİR : Bir “Ben” var, “Ben” olmayı unutan

  15. Cihan Ateşdağlı der ki:

    Bir Hilal Uğruna

    Darbe yaparak Türkiye’yi keşmekeş bir ortama sürüklemek isteyen dış güçler halk direnişiyle karşılaşınca hedeflerine ulaşamamışlardır. Bu nedenle planları değiştirip hedeflerine ulaşmak için bombalı terör eylemleri düzenlerler. Bu durumdan kurtulmak için ülkenin üst düzey yetkilileri gizli bir oluşum kurarak terör faaliyetlerini durdurup içerideki hainlerin kim oldukları hedeflenmektedir. Kısa bir sürede fetö terör örgütünce ordudan ihrac edilmiş eski askerlerle istihbarat ve müdahale timi oluşturulup insan vatan için canını feda edemiyorsa aldığı nefes israftır düsturuyla canlarını hiçe sayarak çetin bir mücadeleye girişirler.

    Öykü ve Senaryo : Cihan Ateşdağlı
    Tahmini süre : 120 dakika
    Tür : Aksiyon

  16. Arzu Dinçer der ki:

    DOĞU EKSPRESİNDE MACERA

    Bir grup çıt kırıldım sosyetik, kız arkadaşları Belinda’nın, bekârlığa veda gecesini Doğu Ekspresinde yapmaya karar vermiştir. Amaçları 24 saat sürecek tren yolculuğu boyunca doyasıya eğlenmektir. Bunun için müzik grubu ve animasyon ekibi bile tutmuşlardır. Ve yataklı vagonu olduğu kapatmışlardır. Hatta kendi vagonlarının, yemekli vagonun ardında olması için kesenin ağzını açmışlardır.

    Aynı trenin yolcuları arasında bir grup konservatuar öğrencisi (Ki kendilerini yolculuk boyunca ha babam sınıfı karakterleri olmayı hedeflemişlerdir.), Recep ve Deliha, Hüseyin ve Firuzan, Sinan ve Eylül, Aydın ve Nihal, Hüsmen Ağa, Salih de vardır.

    Tren görevlileri aynalı gözlükleri, şık kıyafetleri, marka bavullarıyla istasyona girdiklerinde tüm gözler onların üstüne çevrilir.

    Tren hareketinden önce vagon bağlantıları kontrolleri yapılırken ikinciyi üçe bağlayan kontrol sırasında teknik elemanın kız arkadaşı onu telefonla aramış ve genç eleman tartışmaya başlamıştır. Oysaki bağlantı aparatında büyük bir çatlak vardır.

    Trenin son yolcuları da vagonlarına binmeye başlamışlardır. Polisten kaçmakta olan iki kafadar da kızlar grubunun konuşmalarını duydukları için onların arasına kadın kılığında kaynamaya karar verirler.

    Hareket memurları uçak kalkışı sırasında yapılan hareketleri yaparken, Makinistte kulaklığından hareket izni istemektedir.

    Tren hareket etmeden önce kondüktörler vagonlarda tren talimatlarını vermektedirler. Ayakkabı çıkarttıklarında kötü koku yayılacağını, sarımsak/soğan yenilmesinin yasak olduğunu vs hareketler ile anlatırlar.

    Tren jet hızıyla kalkış yaptığı sırada büyük bir şimşek istasyon yakınlarına düşer ve tüm iletişim hatları arızalanır. Üçüncü vagon ve devamı istasyonda kalmıştır.

    Kondüktörler nazik ve yardımcı olan tavırlarıyla bilet kontrollerini yapmaya başlamışlardır.

    Kızlar vagonu balonlar ve tüllerle süslüdür. Kontrole gelen görevli kızlara iyi eğlenceler diler ve bir şeye ihtiyaçları olursa kendilerini aramaları için de cep telefonu yazılı kâğıdı uzatır. İki kafadar ise süslerden ve kızların öz çekim curcunası arasında bavullardan kıyafet yürütmeye başlamışlardır. Zira ilk riskli kısmı atlatmışlardır. Bilet kontrolünden yırtmışlardır.

    Diğer vagonda ise; Kondüktör zorlu bir bilet kontrol süreciyle boğuşmaktadır. Zira Hüsmen bileti ekmeğinin arasına katık yapmış yemek üzeredir. Recep o meşhur gülüşüyle entelektüel Aydın Bey’in okuduğu kitapla dalga geçmektedir. Nihal ise kendisini dikkatlice incelemekte olan Deliha’dan rahatsız olmuştur. Firuzan’sa Hüseyin’in uçak korkusu yüzünden trene bindikleri için şikâyetçidir. Salih tüm delikanlılığı ile etrafı süzmekte durmadan gülümseyen Eylül’e gıcıklanmaya başlamaktadır.

    Damat, İnek, Güdük, Kirpi, Kalem, Domdom ve Hafize’den oluşan konservatuar öğrenci grubu ise yolculuğa çıkmadan önce hazırladıkları planı tekrar gözden geçirmektedir.

    İkinci vagonun sonuna gelen kondüktör trenin devamının olmadığını fark ettiğinde durumu Makiniste bildirmek istediğinde telsizin de, cep telefonunun da çalışmadığını anlar. Ve Lokomotife doğru hızla geçer.

    Makinist klasik müzik eşliğinde işini yapmaktadır. Ve karanlıkla aynaya dönen ön camda görüntüsü Siccinle gerçek hali arasında değişmektedir.

    Kondüktör heyecanla durumu anlattığında büyük bir sakinlikle vaktinde Kars’a ulaşacaklarını kalan yolculara da durumu kendisinin anons edeceğini söyler.
    Ve Doğu Ekspresinde curcuna başlar.

    Öykü ve senaryo: Arzu DİNÇER
    HEDEF KİTLE : Toplum
    İSİM : DOĞU EKSPRESİNDE MACERA
    TÜR : Uzun, komedi, kurmaca film.
    SÜRE :120 Dakika
    FORMAT : Kurmaca, High Definatinon, HDV, 16:9, Renkli, Stereo, Sözlü
    TEMEL FİKİR : Yola çıkmak candır, canı çıkmayan varacağı yere varandır.

  17. reyhan der ki:

    Ah canim ya! Keske bu kadar uzun yazmasaydin

  18. Polat Haşimoğlu der ki:

    Lise son sınıf Mahmut, okulda çok da iyi öğrenci değil. Hem kırığı çok hem de okula gelmez. Günün biri gökten bir şey düşer ve hemen görünüş olarak ta ona benzer. Robot yapısı insani format alınca Mahmut’un aynısı olur. Uzaylı arkadaş Mahmut’u bir süre idare eder. Öyle ki, onun yerine okula gider, ödevlerini yapar ve hızlı bir şekilde okulun gözdesi olur. Tüm okul ondan bahseder, ama Mahmut onu kıskanmaya başlar. Bir gün uzaylı Mahmut arkadaşlarıyla okuldan dönünce Mahmut karşılarına çıkar. O, zaman uzaylı oradan kaçıp gider, Mahmut’un arkadaşları çok şaşkın olayı izlerler. Biraz geçtikten sonra kendilerine gelirler ve Mahmut’tan neler olduğunu sorarlar. Bu sıkı 5 arkadaş uzaylı kaybolduktan sonra Mahmut’u olacaklara iyice hazırlıyorlar, çünkü yılsonu sınavlarda hepsi Mahmut’un hep 10 alacağına inanıyorlardı. Ve sonunda başarırlar. Tabi bu arada uzaylı arkadaşı da buluyorlar. En son Mahmut bütün sınavlardan başarılı bir şekilde çıkar. Sonra da tüm okul uzaylı arkadaşa devletin haberi olmadan onun vatanına(uzaya) dönmesi için yardımcı olurlar. Uzayl arkadaş vatanına döner oradan arkadaşlarıyla resme düşer Mahmut’a gönderir.

  19. reyhan der ki:

    KARINCANIN AYAK SESLERİ
    Dondurucu soğuk ve aniden bastıran yağmura rağmen bir an önce evine ulasmaya çalışan Esen, rüzgarın etkisiyle ters dönen şemsiyesi ile bir süre mücadele verir. Caddede yürümeye devam ederken, bir an gözleri hediyelik eşya dükkanının vitrinine ilişiverdi. Bir melek biblosu gözüne çarpti. “acaba alsam mı?”diye sordu kendi, kendine. Sonra vazgecti, çünkü evinde onun için güzel bir yer yoktu. Bunları düşünürken, yağmur damlaları saçlarından süzülüyordu. Botlarına bakti su cekmişlerdi. Bu durumda adımlarını hızlandırdı. Kocasından önce evde olmalıydı. Aksi halde bu akşamın kavga sebebi olmak, istemezdi. Derken caddeden hızla geçen bir arabanın üzerine çamurlu su sıcratmasıyla dengesini kaybedip, İlhan beye çarpar! Bu çarpısma Esen’in hayatinda farkli bir kapi açar ve bu açılan kapı huzur,mutluluk,sadakat ve ask getirecektir.

  20. Rıfat Yıldız der ki:

    Birkaç yıldır ben de senaryo yazıyorum. Bu işe hikaye yazarak başladım. Sonra senaryoya yöneldim.Bitirilmiş iki senaryom var. Yaklaşık 3-4 yılda bitirdim. Hala düzeltmeler yapıyorum. Bu işi seviyorum ve bırakamıyorum da. Ama bir yönetmen veya yapımcı bulabilir miyim bilmiyorum. Bu konuda ümidim de pek yok ama yakında üçüncüye başlayacağım. Bir tane de müsvedde halinde yazılmış fakat bilgisayara geçirilecek bir senaryo m daha var. İstanbul’dan uzakta olduğum için senaryo yazmayı kendi kendime öğrendim. Zor oldu ama yılmadım. Hayaller kurarak hem okuyor hem de yazıyorum. Gökhan hocam sağolsun, tıkanınca ona soruyorum. Üşenmeden herkese cevap veriyor. Yerinde nasihatler veriyor. Arkadaşlar da gördüğüm eksiklikler naçizane şunlar. Sinopsisler sinopsis değil de genelde hikaye gibi betimlemelerle ve detaylarla dolu. Bir de hikaye yazma denemeleri yapmadan senaryo yazılamaz diye düşünüyorum. Sağlam bir anlatım ve olay kurgusu en iyi hikaye yazarak öğrenilir diye düşünüyordum. Dil ve olay kurgusunu çok önemsiyorum. Başarısız bir anlatım ile mükemmel bir senaryo olamaz. Ayrıca evrensel konuları işleme çok önemli. Bu filmimi bir İngiliz, Fransız veya Alman seyretse ne kadar zevk alır sorusunu aklımızdan çıkarmamız gerekir. Amerikan senaryolarındaki konulara bakınca bizim hâlâ kendi gündem ve hayalinizdeki basit konuları işlediğimiz ve boş kuruntularla uğraşarak evrensellikten çok uzaklarda bulunduğumuz görülüyor. Buna kendimi de katıyorum. Gökhan hocam bunları defalarca belirtti ama affına sığınarak bir de ben belirtmek istedim. Görevimiz basit fakat dünyanın öbür ucundaki sıradan bir insanın ilgisini çekecek senaryolar yazmaktır. Kalın sağlıcakla…

    • Rıfat Yıldız der ki:

      Tekrar merhaba arkadaşlar,
      Geçenki yazımda belirtecektim fakat uzun ve sıkıcı olmasın diye görüşlerimin bir kısmını bu yazıma bıraktım. Gökhan hocamın da belirttiği gibi senaryonuzu bir yapımcıya kabul ettirmek o kadar kolay değildir. Bırakın kabul ettirmeyi senaryonuzu sunacağımız bir yer bile yoktur. Bir yarışma vardı. Banka galiba satıldı. Gelecek yıl büyük bir ihtimalle yarışma işi de yatar. Yarışma olsa bile içinde bir yönetmen ve bir yapımcı vardır. Onlar da bir senaryo beğense şansınız üç yüzde birdir. Dolayısıyla ortada çalınacak kapı bile yok. Ben bu işe başlarken bunlar hiç aklıma gelmemişti. Sizin Oscarlık bir senaryonuz bile olsa gideceğiniz bir kapı bulmak çok zor. Dolayısıyla büyük ümitlerle yola çıkmamak gerekir. Ümit kırıcı olmak istemiyorum ama bu işe girerken biraz da hiç olmazsa torunlarıma bir hatıra bir senaryo bırakırım diye düşünmek gerekir. Ama yazma yeteneğinize güveniyorsanız kesinlikle roman yazın derim. En azından birkaç yayınevine gider eserinizi okutursunuz. Hepsinden de olumsuz cevap alırsanız yazınızı ateşe verirsiniz. Anlarsınız ki benden bir şey olmaz. Ama senaryo işinde maalesef böyle gideceğiniz bir kapı yok. Önünüzü görme şansınız çok az. Dolayısıyla film çok maliyetli bir iş olduğu için yapımcıya da hak vermek gerekir. Yapımcı bir projeye girerken bin kere hesap ediyordur mutlaka. Bu işin zorluklarını Gökhan hocam devamlı söylüyor ama bir de bu işe bulaşmış benim gibi bir amatörden duyun istedim.

      • Gökhan der ki:

        Bu yazışmanın ve tartışmanın yeri bu sayfa değil. Projelerinizi okumak isteyen hatta belki ilgilenen birisinin ‘projeleriniz’ dışındaki şeylerle vakit kaybetmesini istemezsiniz değil mi?

        Bu sayfadaki proje gönderisi ve ilan kapsamında olmayan yorumları bir süre sonra temizleyeceğim. Yorumlarınızı ilgili sayfaya taşıyabilirsiniz. Teşekkürler.

        Projelerinizi nasıl değerlendirebileceğinize dair tartışmalar için lütfen şu adresi kullanın: http://www.gokhanyorgancigil.com/?p=1936

  21. theeldoriss der ki:

    REENKARNASYON Aydan çocukluğundan beri kendi içinde kendi aramaya çalışan ve küçüklüğünden beri içine kapanık,arkadaşları tarafından dışlanan ve bir ucube olarak adlandırılan bir çocuktu.Oysa ki bu sadece kendini tanıyamamasından kaynaklanıyordu.Kimi zaman kendini bir erkek gibi hisseder ve sahip olduğu bedeni yok etmek istemektedir.Bir çok kez intihar girişiminde bulunması ve ailesinin bu durumdan bıkıp onu bir psikoloğa götürmesiyle işler değişmeye başlar. Psikolog Aydan’ın şu zamana kadar gelen hastalarından çok farklı olduğunu anlar ve onunla daha yakından ilgilenmeye başlar.Aydan aynı psikoloğa yıllarca gider ancak bu hiç bir işe yaramaz.Psikolog Aydan için alternatif hiç bir çözüm yolu bulamaz.Ailesi başka bir psikolağa götürü ve bu durum böyle devam eder ancak bir arpa boyu yol kat edilememiştir.Annesi Aydan’ın son intihar girişiminden sonra dayanamaz ve korkudan felç geçirir.O sıralar Aydan 17 yaşındadır.Babası bu durumla başa çıkmak zorunda kalır.Aydan’ın son zamanlarda enteresan rüyalar görmesi ve ara sıra gerçekle hayal arasında kalması Aydan’ı işin içinden çıkılamaz hale sokar.Aydan rüyasında hep başka bir bedende olduğunu ve bir erkek bedeninde başka bir hayatı yaşadığını görür.Bu durumu babasına anlatmaya cesaret etmesiyle babasının akılına gelen ilk şey ,Aydan ‘ın da önceki ve hala devam etmekte olan davranışlarını düşününce onu dehşete düşürecek türden bir sonuca varmasına sebep olmuştur.Babası bazen deli saçması ve çok psişik bir şey olduğunu düşünse de Aydan’ın artan garip davranışlarıyla birlikte bu durumun gerçek olabileceğine inanmaya başlar.Peki Aydan eski kimliğini öğrenip bu durumla yüzleşebilecek midir? Babası Haldun Bey bu durumun içinden çıkabilecek midir? Öykü ve Senaryo:Cansu Topkaya Tahmini Süre:120 dk Tür:Kurmaca film,dram Macera Formatı:Sinema Filmi

    • Koray der ki:

      güzel bir hikaye. Senaryo kurgunda izleyiciyi ters köşe yapacağın birkaç vurucu yer varsa ve olay bağlantıların kusursuzsa çok iyi bir yapım olacağını düşünüyorum. Konu ilgimi çekti.Alıştığımız yerel yapımlardan çok farklı.

  22. Veysel Dinçer der ki:

    Kadere Çalım At

    Sefa 7 yıldır başarıyla çalıştırdığı takımıyla Şampiyonlar Ligi finallerine kadar ulaşmayı başarmıştır . Finalin ilk devresinde 3-0 geriye düşmüş olan takımıyla birlikte bu maçtan da galibiyetle ayrılmaları oldukça zora düşmüştür . Ama hiçbir şey bitmiş değildir . Kalan 45 dakikada Sefa ; tamamen kendisinin otoriter tavırlarıyla uyguladığı planlarının yolunda gitmediğine karar verecek , kendi çalışma disiplini ve felsefesinin çok dışında bir yola başvurmak zorunda kalacaktır . Ancak zaman çok kısıtlıdır ve bunu başarmak için bulacağı yolların da kritik derecede etkili olması gereklidir . Bunu başarmak için kendi geçmişi , oyuncularının ve kendi kurduğu teknik kadroların geçmişi , aralarındaki ilişki , karakterlerini ve potansiyellerini gözden geçirip en iyisini ortaya çıkarmak için çok kısa zamanda yeni bir plan ve yaratıcı bir strateji bulmak zorundadır .

    Yazan : Veysel Dinçer
    Türü : Spor/Dram/Gerilim – Tahmini süre : 150 dk.

  23. Apo der ki:

    Merhaba.

    Bir film yada dizi karakterine isim vermek önemli mi?
    1) Bu isimleri kendimiz özgür olarak mı koyarız?
    2) İzleyici isme dikkat eder mi? Yani karaktere yakışıp yakışmadığı önemli mi?

    • Gökhan der ki:

      Dizilerde var mı bilemiyorum ama isimsiz -noname- sinema filmi kahramanı/karakteri çok var. Senaryo yazarları genellikle karaktere uygun isim seçerler. Mülayim ya da Ateş isimli karakterlerin huyları ve davranışları da genellikle isimlerine uygun olur. Ama bunların hiçbiri mecburiyet değildir. Senaryonuzun keyif vermesi ve etkileyici olması için bir fikriniz varsa bu konuda, (yazma aşamasında) tek patron sizsiniz.

  24. Oğuzhan Güldemir der ki:

    TEKÇAM
    uyuşturucunun kol gezdiği getto bir şehirde 2 arkadaşını kaybeden bir grup genç hem intikamı hemde uyuşturucuya olan savaşı lise yıllarını devlet yurtlarında geçiren 3 gencin gün geçtikçe işi çeteliğe dökmesi arkasına aldıkları güçle büyüyen gençler falat karşılarında ki kirli insanlar kirli oyunlar kim bilir belki bu sefer kötüler kazanır ama nefes keseceğinede inanıyorum senaryo 7 sezona bölünmüş toplam 50 bölüm
    Öykü ve Senaryo; Oğuzhan Güldemir
    Tür: Çete,Dram,Aksiyon
    Format:Dizi
    Süre: her bölüm başı 50 dakika

  25. Mesut Zorbey der ki:

    Tv kanalına dızı flım senaryosu arıyoruz senaryo begenılırse kusa zaman sonra cekulecek ılgılenen arkadaslar mesut zorbey 0533xxxxxxx (*) numaralı telefona basvurabılırler


    Site yöneticisi tarafından (*) Edit: Telefon numarası yayınlamıyoruz. Ne tür projeler aradığınıza dair ayrıntılı bilgi verirseniz, site takipçileri için daha faydalı olur. GY.

  26. Tahir der ki:

    Merhaba. Benim sorum olacaktı…
    Bir dizi yahut filmde müzik çalıyorsa, (arka plan) o zaman araya sıkıştırılmış kareleri nasıl açıklarız?
    Örneğin:
    Gönül Dağı eşliğinde… 1) Konuşan ama sesi müzikten dolayı duyulmayan karakterlerin sözleri yazılırmı? 2) Müzik eşliğinde acı vya tatlı anları nasıl yaza biliriz ki? Mesela Ali ve Aslı şunu yapar, sonra Mehmet ile Eren ve saire. Bunları mı?

    Eğer böyle ise tek bir kare mi, farklı sahne başlığı altında mı?

    • Gökhan der ki:

      Müzik altı olarak tanımladığınız yeni bir sahne açıp, sahnede göstermek istediklerinizi güzelce yazın. Sahne bir klip gibi farklı mekanlarda da geçebilir tek mekanda da geçebilir. Sahne başlığı olarak uygun bir başlık seçin. Aksiyon kısmında müziğinizi, karakterlerin neler yaptıklarını yazın. Hepsi bu.

  27. Ercan der ki:

    Şimdiye kadar mobil üzerinden yazmaya çalıştım. Not defteri veya benzeri şeyler. Ama rahat ve kolay bir şekilde nasıl, ne ile yazacağımı bulamadım. Senaryo yazım tarzını biliyorum. Amerikan format. Bu tarzda yazmak için boşluklar ve s. Ama bir program bilmiyorum final draft telefon için uygun değil, ve desteklemiyor. Bildiğiniz bir uygulama varsa tavsiye edermisiniz?

  28. Eren der ki:

    Bundan yüzyıl sonrasının dünyasında belli başlı değişimler gerçekleşmiştir. Artık bu dünyada su kıtlığı vardır. Banklara bile para karşılığında oturulmaktadır, yeşil ışığın sönmesine on beş saniye kalsa bile para karşılığı karşıdan karşıya geçilebilmektedir.
    İnsanlar arasındaki yaşam standartları ve gelir farkı daha da artmıştır. Ama bütün insanların yalnızca tek ortak noktası kalmıştır: O da hangi sınıfa dahil olursa olsun, insanın üç maymunu oynadığıdır. İnsan gördüğünü iddia ettiği şeyi görmemekte, konuşmak istediği şeyler dışındaki her konuyu konuşmakta ve duymak istediğini duymaktadır. Günbegün bu algıda seçicilik durumu daha da katlanılamaz hale gelmiştir.

    Bu koşullar içerisinde “Dördüncü Maymun İmparatorluğu” adında bir topluluk kurulmuştur. Bu topluluk herhangi bir ülke yerine dijital platformlarda ortaya çıkmıştır. O günün dünya düzenine başkaldırı olarak ortaya çıkan bu topluluk, bütün teknolojik olanakları kullanarak insanların zihinlerine nüfuz etmektedir. Daha netokrat bir yaklaşım sahibi olan bu örgüt her ne kadar ilk başta insanlığın ilacı gibi görünse de işin aslı öyle değildir: Dördüncü Maymun İmparatorluğu, insanların üç maymununa artı değer olarak hissiyatsızlığı eklemektedir. İnsan hislerinden ve sahip olduğu düşünce sisteminden arınmış bir şekilde yaşayan, ne yapacağı önceden programlanmış fakat bu programı uygulasa da nedenini hiçbir vakit bilmeyen ve sorgulamayan bir canlı haline gelmiştir.
    Dördüncü Maymun, tıpkı Jean Baudrillard’ın dediği gibi “seveni sevdiğimiz, inanana inandığımız, bilenle bildiğimiz” bir sistemi karşımıza çıkarmaktadır.

    İçerisinde Albert Camus’dan Fyodor Dostoyevski’ye, Jose Saramago’dan Jean Baudrillard’a, Yevgeniy Zamyatin’den Boris Vian’a, Sigmund Freud’dan Friedrich Nietzsche’ye değin birçok düşünce insanına değinilecek olan bu eser, üç sezonluk bir “eleştiri”, “distopya”, “bilim kurgu”, “farkındalık” ve “drama” dizisi olacaktır.
    İlk sezon Dördüncü Maymun İmparatorluğu’nun kuruluşu ve kuruluş nedenlerinden bu hareketin kabul görmesine ve kabul gördükten sonra yavaştan insanlığa zarar vermesine değin, ikinci sezon bu zararların artışı, zararların insanları nasıl etkilediği ve bu etkileme sonrasında direnen başka insan gruplarının ortaya çıkışına değin, son sezon ise iki grup arasında gerçekleşen savaşın sonunda aslında hiçbir savaşta kazananın olmaması ile ve hangi ideolojik/psikolojik değer benimsenirse benimsensin insanlığın tek bir noktada buluşamamasıyla sonlanacaktır.
    Ek bir bilgi olarak her bölümün jeneriği bir önceki bölümden farklı olacaktır. Bununla birlikte bölüm jeneriği, bölüm içerisinde yer alan olayların nedenini açıklayan görsel materyallerle desteklenecektir.

    Senaryo: İsmail Eren Kırman
    Tür: Eleştiri, Distopik Bilim Kurgu, Aksiyon, Drama
    Format: Dizi/3 sezon

  29. Tayfun U. der ki:

    8. Bölümlük bilim kurgu dizi senaryosudur. 5 bölüm tamamlanmış ve sonu bellidir. Sağlam bir mantık örgüsüne dayandırılmaya özen gösterilmiştir. Bilim kurgu olduğu iddiasıyla çekilen ama süresinin çoğunda karanlık koridorlarda iki oyuncunun psikolojik sorunlarıyla zaman öldüren günümüz dizilerine tepki olarak kaleme alınmıştır. (Tüm hakları tescillidir)

    SINOPSIS

    1. Bölüm ’den…
    – Bak dostum, belki de önce seni hazırlamalıyım. Nasıl yapacağımı da bilmiyorum ya…

    – Bu gerçekten O mu? (Gözleri dolmuştur)
    – Son yemeği izlemek ister miydin? Tufanı, Kızıldeniz’i veya Afrika’dan çıkışı?
    – Yeter! Devam etmek istemiyorum. Kapat lütfen! En azından şu anda değil.

    2. Bölüm ‘den…

    – Ne zamandır insanlıkla ilgilisiniz?
    – Başından beri Doktor.
    – Bizi siz mi yarattınız?
    – Oh hayır! Biz ilgilenmekle görevlendirildik diyelim.
    – Kim tarafından?
    – Kadimler.
    – Kadimler?
    – Evrendeki en eski akıllı türler.
    – Kadimler bizimle neden ilgileniyorlar?

    Yaratık döner ve yüzüne dikkatlice bakar.

    – Çünkü onlar sizsiniz Doktor… Sizin torunlarınız… Gelecekteki insanlık…

    6. Bölüm ‘den…

    – Aman Tanrım! Pantheon’ la mı karşı karşıyayız diyorsun?
    – Asıllarıyla…

    Not: 2. Satırda bahsedilen “O” Elçi İsa’dır.

    • Nihal der ki:

      Sevgili senarist kardeşim, size zahmet önce “SİNOPSİS” nedir nasıl yazılır youtube den de olsa bir araştırmanız ve bir kaç şey izlemeniz… hatta uzaklara gitmenize de gerek yok: https://www.gokhanyorgancigil.com/?p=818

      • Tayfun U. der ki:

        Sevgili dostum, hepsini hem de uzun süre yaptıktan sonra bunda karar kıldım. 🙂 Sinopsis senaryoyu okuma isteği uyandırmanın ötesinde formatı veya kuralları olan birşey değildir. Selamlar.

  30. Hilmi ESİM der ki:

    Herkesin hayatı bir romandır. Kimi yazar, kimi de yaşar. Sen kimlerdensin? Yazanlardan mı? Yoksa yaşayanlardan mı? Kimi gelecekte, kimi de geçmişte yaşar. Aslında hepsi bugündür de farkında değildirler. beni mi merak ettin? Ara ve sor.
    Aradığının her ne ise bulabilirsin, Belki aradağın bendedir. Okumadan sormadan bilemezsin. Öykü, roman, senaryo, sen sadece hayal et, yada hayallerim dinle (oku)
    Hilmi ESİM hilmiesim@yandex.com

  31. Şahın der ki:

    Merhaba ben amatör senarıstım, Azerbaycandan buraya hayallerımın peşınden geldım, bana lütfen yardımcı olun

  32. Aşil başar der ki:

    Merhaba nasılsınız kaleme almış olduğum basılmış öykü kitaplarımı flim yapmak istiyorum yardımcı olursanız çok sevinirim saygılar sunuyorum Çinli bir kızın ve Türk bir gencin aşkı için nasıl savaştığı Urnunda can verdiği ölümüne bir aşkın öyküsü kusursuz bir flim olacağına canı gönülden inanıyorum saygılar aşil 05449364152

  33. Hasan der ki:

    Merhaba benim kafamda hayali bir senaryo var konusu tamamen ülkemizin birbirine bağlılığını ve çoğumuzun ortak alanı olan siyasi icerikli macera ve merak iceren bütün dünyayı etkileyecek bir örnek film senaryosuyazmayi dusunuyorun ama bunu için ozguvene ve destekleyecek birine ihtiyacım var bir çıkar peşinde değilim sadece amacım ülkemizi kıskandıracak bir filme ev sahipliği olmasını istiyorum 05525175063 fikrimi destekleyecek kişiler beni arasin yani dusuncemin devamını paylaşacağım bana oz güven verecek kisiler arasın lütfen örnek göstereceğim ama kimsenin hayata hayata gecirmesigi bir senaryo o yüzden inanıyorum ki bütün ülkelerde ilgi konusu olacaktır çünkü barışçıl ve insanların örnek alacağı bir film kısaca bir kez daha insan olduğumuzu hatırlatacak bir senaryo

  34. salim can seyfi der ki:

    Rüzgar hayatı boyunca aşk konusunda ve arkadaşlık konusunda başarısız olmuş üniversite zamanlarına kadar yalnız kalmış biridir. Bu süreçte senaristlik yapmaya başlamış ardından İstanbul’da üniversiteye radyo tv ve sinema bölümüne gitmiştir. Aşkta ki başarısızlığı burada dahi devam etse de kendisine bir arkadaş edinebilmiştir. Rüzgar’ın aşık olduğu Melis ise ilk başlarda iyi biri ve onun yakın bir arkadaşı iken babasının maddi durumunun yükselmesi ile değişmiş ve insanlara sadece çıkarları doğrultusunda yanaşan biri haline gelmiştir. Rüzgar’ın ise kaderi Melis’in okul hayatı boyunca çıktığı erkeklerle olan birlikteliğini izlemek olmuştur. Okul bittikten sonra hayalleri için uğraşmaya karar veren Rüzgar bu konuda da başarısız olmuştur. Yazdığı senaryoyu kabul ettirememiştir. İşsiz kalmıştır. Okul sonrası ise Melis’i bir adam ile öpüştüğünü görünce artık sabrı taşmıştır ve hayallerinden vazgeçmiştir. Ailesi ile konuşup görücü usulü bir evliliği kabul etmiştir. Babası en yakın arkadaşının kızı ile Rüzgar’ı evlendirmiştir. Bu sürede Rüzgar bir fotoğrafçıda çalışmaya başlamıştır. Bir müddet sonra ufak bir ikramiye ile kendi evini alan Rüzgar. Eşi Ayşe ile bu eve taşınmışlardır. Bu zamana kadar birbirleri ile konuşmayan bu ikili bu evde ilk sohbetlerini etmişler ve iyi bir dostluk kurmuşlardır. Rüzgar Ayşe’ye yaşadıklarından ve Melis’ten bahsetmiştir. Ayşe o an bir plan hazırlamıştır. Rüzgar ve Melis’in arasını yapacak ve bunun karşılığı boşanacaklardır. Böylelikle ikisi de kendi hayatlarına devam edebileceklerdir. Rüzgar bu anlaşmayı kabul eder ve böylelikle macera başlar. Ayşe Rüzgar’ı kadınlarla nasıl konuşması gerektiğini öğretecek. Onu çapkın birine dönüştürmeye çalışacaktır. İkilinin artık tek amacı Melis’i Rüzgar’a aşık edip kendi hayatlarına devam etmektir.

    Yazar:Salim Can Seyfi
    Film:Romantik Komedi/120 dakika
    Format:Film
    İletişim: salimcanseyfi66@gmail.com/ 0541 645 82 06

  35. Nuray der ki:

    Iyi gunler, ben iyi ve ciddi bir senariste ile iletisime gecmek istiyorum,burada yazamadigim çok özel,durumlarim var,simdiden Tsk ler,ben France yasiyorum

    • Neşe Selimoğlu der ki:

      Merhaba. Çekilmiş eserleri bulunan bir ekibiz, özel durumlarınızı mail adresimden iletişim kurarak paylaşabilirseniz elimizden geldiği kadarıyla yardımcı olmaya çalışırız.
      zencikizi@hotmail.com

  36. neşat der ki:

    Merhaba arkadaşlar, ücreti karşılığı korku türü senaryo aramaktayız (Yeni yazılacak değil hazır bitmiş haliyle). İlgilenenler bana mail yolu ile ulaşabilirler. Mail adresim palancioglunesat@gmail.com. Herkese iyi çalışmalar dilerim.

    • Neşat PALANCIOĞLU der ki:

      Arkadaşlar ilanda açıkça belirttiğim gibi KORKU türü senaryo arıyoruz tavsiyeye ihtiyacımız yok (Türk korku filmlerini ti’ye alan senaryo teklifi dahi geldi), biz yıllardır bu işi yapıyoruz lütfen sadece KORKU türü senaryosu olanlar bana mail göndersin, teşekkürler.

      • Neşe Selimoğlu der ki:

        Teklif değil, size seçenek sundum. Korku senaryom da var dedim, korku filmlerini ti’ye alan senaryom da, başka senaryolarım da… Bana gerekeni yazdınız, ben de size gereken cevapları verdim. Aramızda geçen özel yazışmayı ayrıca burada ifşa etmenin alemi nedir? Pek de iyi niyetli ve yapıcı biri olduğunuzu düşünmüyorum. Aramaya devam edin bakalım, nasılsa yakında sizin de foyanız çıkar, ben de buradan sizi ifşa ederim.
        NOT: Sinemadan anlayan, okuduğu senaryoyu anlayan, ciddi iş yapmak isteyen yapımcı ve yönetmenler bana aşağıdaki e-posta adresimden ulaşabilirler.
        Neşe Selimoğlu
        zencikizi@hotmail.com

        • Neşat PALANCIOĞLU der ki:

          Ben isim vermeden yazdım fakat siz o kadar bilinçsizsiniz ki kendi kendinizi deşifre ettiniz tebrikler 🙂 Benim ismimi internette araştırırsanız görürsünüz kim olduğumu ve yaptığım işleri. Her senaryoyu beğenmemiz mümkün değil beğendiğimiz olursa proje hayata geçirilir, zaten sizin gibi kendi bilmezlerle iş yapmamız mümkün değil Neşe hanım. Sizi mailde engelledim buradan da bana yazmazsanız memnun olurum

          • Neşe Selimoğlu der ki:

            Ben size mailden yazacağımı yazdım, olay kapandı. Burada mesele ben değilim, sizsiniz. Sizi araştırdım, merak etmeyin. Yaptığınız bir iş yok ama içinde görev aldığınız birtakım işler var. Hepsi bu kadar.
            Eğer insanlardan senaryo istiyorsanız, kendinizi net olarak ortaya koymalısınız. Ne telefon var, ne yapım şirketi var, ne somut bir durum var. Kaçamak işler peşindesiniz. Sizin gibi o kadar açıkgöz var ki ortalıkta, millet bıktı artık sizlerden. Topla senaryoları, ortadan kaybol. Ne dönüş yapmak var, ne aramak var, ne bilgilendirmek var, ne bir teşekkür etmek var. Sadece sessizlik. Ben çözdüm sizi, herkes de çözsün.
            SEVGİLİ ADMİN, lütfen Neşat beyin bu ilanını silmeyin, olduğu gibi kalsın. Kendisi bu gidişle adli bir soruşturmanın ya da davanın konusu olacağından, bu yazışmalar kanıt olarak değerlendirilecektir. Bu durum hem herkese ders olur hem de sektördeki ayrık otlarının temizlenmesinde işe yarar.

      • Zafer Gazioğlu der ki:

        Haklısınız Türk korku filmleri zaten yeterince komik, ayrıca tiye almaya ne gerek var 🙂

    • Gökhan der ki:

      Bu tartışmada daha fazla mesaj yayınlamayacağım. Burası bir ilan panosudur. Hiçbir beklentim olmadan; insanlar bir araya gelsinler, belki bir kapı açılır, projelerini hayata geçirme konusunda zorluk çeken yazarlar ile eser arayan insanlar karşılıklı fayda elde ederler diye düşündüm. Bizzat sosyal çevrenizde yapımcılar ya da yazarlar yoksa buradan faydalanabilirsiniz. Ama lütfen bu niyetimizi çarçur etmeyin. İnsanlarla bizzat tanışma ve proje konuşabilme şansınız varsa buraya ilan da vermeyin. Burada verien ilanlar sonrasında olacak her şeyin sorumlusu taraflardır. Bu ortamı da sosyal medya platformlarındaki gibi karşıdakine bağırma ama dinlememe yarışmasına çevirirseniz sayfayı kapatırım. Sayenizde belki de hayallerine bu sayfa sayesinde ulaşacak insanlar bu imkandan mahrum olurlar. Gönderilen her yorum benim onayımdan geçiyor. Sayfayı kapatmak da 2 saniyemi alır. Bu sayfaya bu tartışmayla ilgili ya da benim bu yazdıklarımla ilgili yazılan yorumları yayınlamayacağım. Bu sayfada sadece ilan ve ilanlarla ilgili yorum-konuşmalara izin verilmektedir. Bana posta koymaya kalkan haddini bilmezlerin yorumlarını da yayınlamayacağım. O kadar engin gönüllü değilim. Umarım konu anlaşılmıştır.

  37. yayınlanmayacaksa mail adresim yazayım der ki:

    “Kral sen misin?” der adam. “Bak şimdi ben kral falan dinlemem.” Susar. Karşıya, kralın olduğu istikamete bakar. “Çok da kral olsan ne yazar. Bak ben kral falan bilmem.” Adam konuşmaya devam ederken kamera değişik açılardan (önden, arkadan, yanlardan) konuşan adamı gösterir. Biz sadece konuşan adamı görürüz, kralı görmeyiz. Adam işini bitirir, son damlayı düşürmek için sallar. Biz salladığını görmeyiz sallarken adamın omuzundan yukarısını görürüz. Sonra sifonu bile çekmeden pisuvardan ayrılır.)) Ellerini yıkamadan simit tezgahının başına, hadi adreste verelim Galata Köprüsünün ayağındaki tezgahına geri döner. Gerçek hayat sahnesine. O kalabalığın arasından kral da, soytarı da, senaristte cadde boyundan geçip giderler. Güllü Kız al “al üç tane beş lira” diyerek çiçek sepeti kolunda geçip gider.

  38. Mehmet çakıroğlu der ki:

    Tür:psikolojik
    DOĞUŞTAN BİLGİ
    Şizofreni hastası olan Cem hastalığını farkedip bi psikologla konuşur. Hastalığını öğrenen Cem’in iyi bi özelliği vardır. Hayali gördüğü insan ona bilmediği şeyleri söylemektedir. Bu sayede üst düzey yarışmalarda 1. olmaktadır. Bir gün bi kaza yaşar. Ama kendine geldiğinde akıl hastanesinde uyanır. Doktorlar ona aylardır burda tedavi gördüğünü söyler. Yani yaşadığı şeylerin hayal olduğunu zanneder. Kendisine verilen haplar yüzünden hayal gördüğü adamı göremez. Hastanede hapis hayatı geçirir. Asla tv ve haber alma araçları (gazete,dergi,telefon) bulunmaz. Birgün güvenlik görevlisinin bodrum katında kaldığı odasını bulur. Bi mektup bulur. Mektupta hastanenin sadece Cem’i araştırdığını anlatan yazıları okur. Mektuba göre yaşadığı şeyler hayal değildi. Gerçekten kaza yapmıştı. Zihnini araştırmak için ona çarpıp hayal süsü vermişlerdi. Vücudunda bulunan yaralardan anlamıştı. Ona haplar yüzünden olduğunu söylemişlerdi. Cem 2 hafta boyunca verilen hapları içmez. En sonunda hayali arkadaşı görünür. Her bilgiye sahip olan adam ona tüm gerçekleri ve başına gelecekleri anlatır. Adamın üstün zekası sayesinde mükemmel bi hastaneden kaçış planı hazırlar. Plan şöyledir: tüm doktorların, güvenlik görevlilerin zaaflarını, günlük planlarını , hangi saatte ne yaptığını öğrenip ilk aşamayı tamamlar. Hastanenin en sakin olduğu salı günü planı gerçekleştirir. Heryerde bulunan aynaları kullanır. Aynalarla yerinde bulunan görevlilerin zaaflalarına uygun dikkat çeken yazılar içerir. Sırları yazar duvarlara. Üzerlerine de kaçış gününden önce resim yapıştırır. Hasta olduğu için kimse bişey demez. Tam kaçarken resimleri yırta yırta yürür. Aynalarla etrata görünen yazılar güvenliklerin dikkatini çeker. Güvenlikler yazıları silmeye çalışırken Cem yürüyerek hastaneden kaçar. Hastaneden kaçıp kimsenin bilmediği bir yere yerleşir. Filmin sonunda olaydan üç ay sonra hastaneye bi mektup gelir. Mektupta” Ben Cem Çakır. Bilgi doğuştan gelir ve bizler yaşadıklarımızla hatırlarız. En büyük kaynağı inançtır…”
    Ulaşmak için: @mhmtckrglu

  39. Min der ki:

    Istenmeyen Taht

    Basroldeki kizin babasi bir mafya babasidir. Fakat kizini bu islere hic bulastirmamistir. Seyircide kizin bi süre normal hayatini izler. Babanin ve seyircinin bilmedikleri tek sey ise, aslinda kizin coktan bu islere bulasmis olmasidir ve hatta babasini bazi noktalarda kurtarmis olmasidir. Ne yazikki kiz bi trafik kazasi gecirir ve sonrasinda hic ummadigi seyleri ögrenir. Kazayi babasinin yaptirdigi gibi. Babanin bunu yaptirma sebebi kiz icin cok yikicidir ve karakterleri felakete sürükler.

    Format: Sinema Filmi
    Tür: Dram

  40. İkbal Erdem der ki:

    “DID,, Yapay zekâ bir Bilgisayarın İnsan bedenine sahip olabilme ve var olabilme mücadelesi…
    ”DID,, devlet tarafından gizli bir proje olarak üretilmiş yapay zekâ bir bilgisayar programıdır. Başka ülke devlet bilgisayarlarına ülke güvenliği için sızma ve gizli bilgilere ulaşması için proglanmıştır. Program başarılı olursa hedef bir insan bedenine DID’i yerleştirmektir. Başlarda program başarısız ve yavaş ilerlese de aslında DID kendi kendine çoktan bazı şeyleri başarmaya başlamıştır. Program yüklendikçe ilerleyen zamanlarda DID’in yapay zekâsının başarılı çalıştığı tesadüf sonrası anlaşılır.
    Her şey çok iyi giderken DID’in programın dışına çıktığı ve kendi kendine amaç dışı hareket ettiğini anlarlar. Onun dâhil olduğu programı iptal edip onu yok etmeye çalışırlar. Fakat o kendini kurtarmak için en sevdiği mesai arkadaşlarını daha bilgisayar halinde iken öldürmeye başlar ve bir takım cinayetler işler. En son onu ilk başta duyabilen temizlik görevlisi anne dediği kişi ile kaçar.
    Zor zamanlar geçirir çünkü bedenine geçeceği bitkisel hayattaki kişi beceriksiz bir aktarma sonucu ölür. Annesi ile yeni bir kişi bulurlar ve bu kişiyi derdest edip devletten arakladıkları para ile uzman başka bir arkadaşlarını farklı şekilde kandırıp aktarım işlemi yapılır.
    DID sadece devlet tarafından değil dış güçler tarafından da takip edilir. Çünkü projenin başından başlayarak projeyi takip eden ve hatta bir ajanlarını bile projeye yerleştirmişlerdir. DID bu gizli ajana aslında daha bilgisayar durumundan beri âşıktır. Bir oyuna gelir ve DID kaçırılır. Fakat DID sanıldığı gibi Devlet haini değil tam tersi devletine sonuna kadar bağlıdır. Aktarımı yâda diğer devlet için çalışmayı ret eder ve kendi kendini yok edecek iken devlet tarafından kurtarılır.
    Devlet DID’in sadakatini görürü onu af eder ve çalışmaya devam ederler. DID sahip olduğu beden ile bir takım çelişkiler yaşamaya başlar aynı anda birçok yurt dışı gizli görevi başarı ile tamamlar. Dünya barışı için çalışır. İnsanların savaşlarına engel olur. Bu sıra devlet ile bağlarını koparır yeniden. Annesi ile dünyadaki tüm yapay zekâ bilgisayarların başı olur. Hiçbir savaş silahı bilgisayara ile çalışan ondan izinsiz işlem yapmaz.
    Bu hikâyenin özeti. Yapancı bir kanalda yayınlanması için Türk yapımcılara sunuyorum. 3 sezonluk bir hikâyedir. Senaryo yazmayı bilmiyorum. Ama tamamen dizi olması için yazıldı.
    Saygılarımla
    Format: 3 sezonluk dizi daha uzatılabilir konu çok geniş
    Tür: Aksiyon / Komedi

  41. Ezgi der ki:

    Kadın, intihar eden kocasının ardından, 2 çocuğuyla ortada kalmıştır. Bir anda dağ gibi maddi sorunları sırtlanmak zorunda kalan kadın evlere temizliğe gitmeye başlar. Günün birinde alışılmışın dışında mesaj yoluyla aldığı bir iş üzerine temizlenecek adrese giden kadın kendini bir cinayet mahalinin ortasında bulur. Maddi sorunlarını ortadan kaldıracağını umduğu teklif üzerine aldığı kararla kadının hayatı bir anda değişecek; kadın kendini suç dünyasının içinde bulacaktır. Filmin başından sonuna, karakterin dönüşümüne şahit olacak; bir kadının ailesi için neleri göze alabileceğine inanamayacak ve hikaye boyunca aldığımız kararları kendimiz için mi yoksa sevdiklerimiz için mi aldığımızı sorgulayacaksınız.

    Sinema Filmi
    Tür: Aksiyon, Suç, Kara Mizah

  42. mustafa sadıç der ki:

    bende bir senaryo var inanın film yapılsa türkiyeyi sallar bu kadar iddialıyım

  43. Ezgi şahin der ki:

    Ada üniversite 3.sınıf animasyon bölümünde okuyan bir kızdır.Bir gün bizzat kendisinin çizdiği bir karakteri gerçek hayatta ete kemiğe bürünmüş halde bulur.Kendi yaptığı çizimler defterden kurtulmanın yolunu bulmaslardir ve insanların dünyasına gelmeye çalışırlar ancak bu gerçeklik ve hayal arasındaki akışı bozacağından istenmeyen durumlar oluşmaya başlar çizimler kendi dünyalarına geri dönmelidir fakat Ada kendi çizdiği karakter olan Kılıca aşık olur ve işler kızışır.

    Şimdi diyeceksiniz ki bu ne böyle,ancak bu tür şeyler kore gibi yerlerde biliyorsunuzdur cok popülerler ve cok fazla izleniyorlar bizim koreden farkımız ne?Neden bizde böyle bir dizi çekmeyelim ve bizde kendi adımızdan söz ettirmeyelim.Ayni klise ask dizilerini cekmektense birde bu konsepti denemeliyiz eger begenirseniz tüm kurgusu hazır bana gmailden ulaşabilirsiniz umarım dönersiniz

    • Zafer Gazioğlu der ki:

      Bu ne böyle? 🙂

    • Deniz Ovalı der ki:

      Güney Kore dizilerine özenmek kimseye bir şey kazandırmaz. Zaten çoğunluğu akla ziyan saçma sapan hikâyelerden ibaret. Bizim bir kısım gençliğimiz de bu tür “iyi kafa” saçmalıklarının peşine takılıp Güney Kore hayranlığından kendi kültürüne, kendi insanına ve kendi öz hikâyelerine yabancılaşmış durumda. Bu gençlik adeta sapkın bir tarikatın eline düşmüş gibi geliyor bana. Eğitim şart.

  44. Ahmet Alper Öksüz der ki:

    Kısa bir ön gösterim:
    12 13 yaşlarında bir genç ve ailesi Türkiye’ye taşınır çocuk senaryo yazmaya çok meraklıdır ve bir gün yağmurlu havada çöpün kenarında eski bir defter bulur defterin üzerinde senaryo defteri yazar çocuk alır o defteri okula başlar ve çocuğun günlük hayatıyla ilgili yazdıkları gerçekleşmeye başlar örneğin senaryosunda şu kişi şuradan düşücek yazar ertesi gün ordan düşer
    Format:1 saat 50 dakikalık bir film
    Konu:senaryo yazmayı seven bir gencin bulduğu bir defter sayesinde yazdıklarının gerçekleşmesini anlatıyor.
    alperoksuz47@gmail.com

    • Ahmet Alper Öksüz der ki:

      Buna benzer sürükleyici bir filmim daha var

    • Deniz Ovalı der ki:

      Yazılarına nokta, virgül, ünlem, vs. gibi noktalama işaretleri koyarsan yazdıkların daha iyi anlaşılır. Senaryolarını da böyle yazıyorsan kimse okumaz, söyleyeyim.

  45. ONUR dEREOĞLU der ki:

    LANETLİ ŞEYTAN

    ELİZABETH ADINDA BİR KIZ BİR GÜN AİLESİYLE PİKNİĞE GİDİYORDU HERŞEY YOLUNDAYDI ARBADA ÇOK MUTLULARDI VE BİRDEN BİRE DİKKATİSZ BİR SÜRÜCÜ ELİZABETİN BABASININ KULLANDIĞI ARABAYA ÇARPTI VE KAZA MEYDANA GELDİ KAZADA ELİZABETİN KENDİSİ DIŞINDA TÜM AİLESİ VEFAT
    ETTİ VE ODA YOLDAN GEÇENLERİN YARDIMIYLA HASTANEYE ULAŞTIRILDI
    KAZADAN SONRA KAZAYI YAPAN ŞOFÖR ORTADAN KAYBOLDU VE BİDAHA BULUNAMADI ELİZABET POİSİN YOLDA HİÇBİR ÖNLEM ALMADIĞINI ŞOFÖR KAYBOLDUKTAN SONRA ARAMA KARARI ÇIKARTILAMAMASINA TEPKİ GÖSTERDİ VE BİR GECE AİLESİNİN MEZARINDA AĞLAYARAK İSYAN ETTİ O KADAR ÇOK BAĞIRARAK İSYAN ETTİKİ EN SONUNDA TANRININ GAZABINA UĞRADI TANRI ELİZABETİ ORACIKTA BİR ŞEYTANA DÖNÜŞTÜRDÜ O GÜNDEN SONRA LANETLİ EŞYTAN OLMUŞTU VE ADALETİN BAŞ DÜŞMANI KESİLDİ TEK AMACI İSE DÜNYADA HİÇ BİR POLLİS VE ADALET GÜCÜ KALMAYANA KADAR BÜTÜN ADALETE HİZMET EDEN İNSANLARI ÖLDÜRMEK

    FİLM TÜR:Aksiyon,Gerilim,Korku

  46. Halime demir der ki:

    Tasrada buyuyen cocuklugunda bile yuzu gulmeyen fakrlikle dayakla yasayan fakat sevdiği insanla rvlenince her seyin bittigini sanan ve 27 yil evli kalip kullanildihini ogrendiginde is isten gecen ihanet kullanilmak ve aldatilip kenara atilan kanser hastaliginda terk edilen ustune bu sure icinde butun kartlarimi esim olacak kisi kullanip kadinlarla yiyen
    Ve asker oglumun bu oalylardan sonra kendini uyusturucuya dusmesine vesile olan olaylar zinciri
    En son caresiz kalip oglani kurtaralim tek birlik olup kurtarmak icin onurunu ayaklar altina alane ve esini tekrar eve alan ama bunu bile firsata cevirip yirt disina gidecem nikahyapip ama bu formalite olacak baska turlu borc odeyemem diye kandirip nikahi alan ve gitzikten sonra tamamen bitti deyip beni defalarca hancerleyen olmeden mezara sokan ve su an uyusturucu bagimlisi arada brni doven bir evlatla belediyenim verdigi erzalka ayakta kalmaya calisan biri olarak ben hayat hikayemin sinemalastirilmasini istiyorum
    Burada yazdiklarim sadece devede kulak ve kaba taslar emin olun duyanlar benimle agliyor
    Kaldi ki sinemada izlenme rekoru kirar

  47. Eren Kıyak der ki:

    Türk ve Rus devletler arasında bir anlaşma imzalanır. Bu anlaşmaya göre 2 devlete bağlı robot firmaları arasında TÜRK-RUS vatandaşlarının kazananı seçeceği bir ihale düzenlenecektir. ihaleyi 1 Türk, 1 Rus robot firması kazanacaktır. Kazanan firmalara 10 yıl boyunca yıllık 500 milyon $ devleti tarafından ödenecektir. ihaleye 2 TÜRK, 4 RUS şirket katılacaktır. İhale 4 ay sonra Romanya’nın başkenti Bükreş’de gerçekleşecektir. Önümüzdeki 4 ay çok çetin geçecektir. Bu çetin savaşı hangi şirketler kazanacaktır ?
    YAZAR: H.EREN KIYAK
    TÜR: BİLİMKURGU/TEKNOLOJİ
    FORMAT: 2 SEZONLUK İNTERNET DİZİSİ
    BÖLÜM SÜRELERİ:25-35 DK ARASI
    İLETİŞİM: erenkiyak3838@gmail.com

  48. Aşil başar der ki:

    Merhaba kaleme almiş olduğum senaryolarımı filim yapmak istiyorum yardımcı olursanız sevinirim saygılar sunarı senaryo hazır

  49. Mehmet Akif der ki:

    Merhaba güzel bir hikaye uzun zamandır üzerinde çalıştığım. Dram gerilim aşk ve ihanet. İlgilenen olursa mail adresimden ulaşabilirsiniz.

  50. Kazım der ki:

    Aevgişimle bi ülkeye gidiyoru kaçak yollardan orlu bi yol varıyoruz orada vi doktor un odaında randevu aıraı bekliyoruz doktor başkalarıyla ilgilebiyor bi uzun süre bekliyoruz aonr ben sıkılıyorum ama doktor bana iyi davranıyor iniyorum aşağıya çok kalabalık bir mahalleden çatılarından ev aralarından yüruyorum ülkeme gitmek için çok uzun yürüyorum sonra sevgilime telefon açıyorum muayne sırsı gelmemiş bırak gel diyorum gelmek istemiyor beklememmi söylüyor sonra ben doktorun muayne aşne gitmek için geri dönmeye çalışıyorum kayboluyorum kalabalık bi sokkağa kurulmuş pazaryerinde eğlenen gençler benle dalga geçiyorlar su falan atıyorlar orada bizi doktorun hastanesine gitmemmize yardımcı olan bi kadını görüyorum bir siş doktoru gibi bi dükkünda ona sevgilimin doktoru nerede diye soruyorum o an anlamaya başlıyorum aradan günlerin geçtiğini geçtiğini pazardakiler benle eğlenmeye deli muamelesi yapmaya başlayınca herşeyi anlamaya devam ederek uzaklaşıyorum aslında ben ülkemden delirmiş olarak gelmiştim akıl hastanesine orada bi müddet kalmış ve kaçmıştim çatılarda sokaklarda yatmıştım herşey şimdi netleşmişti ve ülkeme dönmek için çeşitli yollar aradım ve döndüm sevgilim gerçekmiş onu buldum onu gördüğüm anda beni aldattığı oğlanda oradaydı ve ben herşeyi birkez daha ankadım bana ilaç vererek bu ikisi deltmilti beni ve başlarından savmak için bşka ülkenin hastanesine götürmüştü ve beni orada bırakıp gitmişlerdi rüya tam bitecekken devam etti sevgilim beni aslında çocukken bi yetiştirme yurdundan alıyor kocasıyla birlikte zamanla ben büyürken bana aşık oluyor 14 15 yaşında ilişkiye girmeye başlıyorum onla 3 5 yıl aşk yaşıyoruz sonra kocası öğreniyor beni ikisi birlikte ilaçlarla delirtiyorlar ve tam bunları hatırladığım zamanda kocası ve o kadın karşımdaydı bana bağırıyorlardı neden hayatımıza girdin kurtulamayacakmız senden falan diye beni öldürüyorlardı ki uyandım

Gökhan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.